19 Kasım 2011 Cumartesi

Perşembenin Gelişi Çarşambadan ...



 Del Bosque,Aragones,Schuster,Rijkaard'dan sonra şimdi de Hiddink.Ülkemizde son yıllardaki başarılı antrenör kıyımlarının son kurbanı Guus Hiddink oldu.Yalnız bu saydığım isimler içinde bence Aragones'le birlikte gitmeyi hakeden ve başarısız olan bir isim daha varsa o da yine Hiddink'in ta kendisidir.Burada Milli Takımımızın Euro 2012'ye gitmesi veya gitmemesi bir yana takımımızın oynadığı oyundaki belirsizlik ve Hırvatistan'a evimizde 3 gol yemek artık yeter dedirtti herkese.

Evet perşembenin gelişi çarşambadan belli oldu.Azerbaycan'a karşı alınan mağlubiyet, "yaz aylarında gidiyor mu,Chelsea ile anlaştı mı ? " derken Kazakistan maçındaki rezalet futbol ve son dakikada şansımıza attığımız bir frikik golü sonrası sevinci.O sevinç bana o kadar yapmacık ve gereksiz gelmişti ki.İşin tabi birde maç sonu yaptığı "siz Türkler fazla duygusalsınız" açıklamaları kısmı var.

Hırvatistan ile Zagreb'de oynadığımız rövanş maçı için çıkan kadrodaki cömertliği,cesareti hiçbir zaman göremedik biz Hiddink'te.


Birde madalyonun diğer yüzüne bakmak gerek.Güney Kore ve Rusya'da başarılı olan,Güney Kore gibi bir takımı Dünya 4.'cüsü yapmış bir teknik adam Guus Hiddink.Evet artık emekliliği için gün sayıyordu. Emekli olmadan önce böyle bol sıfırlı bir sözleşmeyi bir daha bulamayacağını da biliyordu.Ama Hiddink  Güney Kore ve Rusya'da kendi futbol sistemini oturtmak için o ülkenin insanlarının karakteristik özelliklerini kullanmıştı.Güney Kore ve Rusya'da bulduğu disiplin ve hırsı maalesef bizde bulamadı.Hatta bizde bu özelliklerin bir benzerini dahi bulamadı.Bizde bulabildiği tek şey kendisinin de bol bol bahsettiği duygusallıktı.

Bu konuda şapkamızı öne alıp düşünmenin vaktidir kanımca.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Sivasspor 2-0 Fenerbahçe / Alex'siz Seri Sonu


 Geçen sezonun 17.Haftasından başlayıp dün geceye kadar devam eden bir yenilmezlik serisi düşünün.Sivasspor galibiyet ile başlayıp ironik bir şekilde yine Sivasspor mağlubiyetiyle biten bir seri.Alex'in yani Fenerbahçe'nin neredeyse yarısının olmadığı maçta Fenerbahçe yenilmezlik serisi dün akşam son buldu.

 Fenerbahçe'nin bu kadar yorgun olacağı hiç aklıma gelmemişti.İnanılmaz temposuz ve yorgun bir takım vardı dün sahada.Benim Fenerbahçe'de en çok beğendim özellik olan fiziksel güç,hücumda hareketlilik ve yardımlaşma idi.Ancak dün bunların hiçbirini yapamayan bir Fenerbahçe sahadaydı.Türkiye'nin hücum anlamında en "action" takımı dün benim o çok beğendim yardımlaşmayı hem savunmada hem de hücumda başaramayınca Sivasspor için maç rahat hale geldi.Zaten dersine iyi çalışmış olan Rıza Çalımbay'ın talebeleri Fenerbahçe'nin yorgun ve durgun görüntüsünü görüp ana hücum planları kanatlar olmasada topu iyice kanatlara yayarak topun aldığı mesafeyi artırıp sarı lacivertlileri daha da yormaya başladı.İlk yarıda pek çok pozisyona girip en tartışmalı olanında golü buldular.

İkinci yarıda Fenerbahçe toparlanır mı diye düşündük ettik.Ziegler'in sakatlanıp oyunu terk etmesinin ardından acaba"Caner - Stoch ikilisi solu otobana çevirir mi ?" diye düşündüm ancak Caner'in de temposuzluğu bugün hat safhadaydı.Bienvenu ise aldığı tüm topları ezerek takımının rakip yarı alana yerleşmesini engelleyerek Fenerbahçe'nin maç için olan tüm umutlarını bitirdi bana kalırsa.



Aykut Kocaman bu mağlubiyeti kaza olarak değerlendirmiş.Aslında bu tarz büyük takımlarda bu tür seriler iyidir hoştur ancak zaman geçtikçe oyuncuların üzerindeki  psikolojik yük artabilir.Bu yüzde bu mağlubiyet Fenerbahçe'li oyuncular için yenilmezlik serisi ve malum soruşturmayı düşündüğümüzde psikolojik bir dezenformasyon etkisi de yapabilir.