17 Aralık 2011 Cumartesi

Çok Oluyorlar , Olmalılar da / Eskişehirspor 1-0 Kayserispor



 Normal şartlarda yönetimden kaynaklı problem yaşayan takımların bisküvi gibi dağılması beklenir.Ancak Eskişehirspor'da yönetimin kendisine mobbing ( psikolojik baskı ) uyguladığını açıklayan Michael Skibbe,oyuncularıyla bütünleşip son haftalarda sessiz sedasız büyük işlere imza atıyorlar.Üst üste 5.Galibiyetini elde eden Es-Es'te Michael Skibbe'ye Herta Berlin'den gelen tekliflerin maçtan önce ayyuka çıkması moralleri bozar mı diye düşünürken Eskişehirspor son haftalardaki galibiyet serisini evinde Kayserispor'u yenerek devam ettirdi.

  Galatasaray'ın başındayken hücum anlamında üretken ancak takım savunması anlamında ciddi zaafları olan bir oyun oynatan Michael Skibbe,Es-Es'in başında sezonun ilk maçlarında da aslında bu tarz bir görüntünün sinyallerini veriyordu.Hatta ben herkese Skibbe'nin 10 hafta ömrü vardır diyordum.Ancak Michael Skibbe Galatasaray'ın başında yapamadığını Eskişehirspor 'un başında başarıyor.Takıma oyun disiplini ve mücadele kazandırmanın yanı sıra takıma bir Alman elinin değdiğini hissetmek mümkün.



  Kayserispor karşısında yine neredeyse maçı pozisyon vermeden tamamladı siyah-kırmızılılar.Peki çok mu fazla pozisyona girdiler? Hayır.Ancak Alper,Bülent ve Veysel üçlüsü ile orta sahanın kontrolünü ellerinde tuttular daima.İlk yarıda da Eskişehirspor'un üstünlüğü bundan geliyordu.Bu üçlüyü yakaladığı günden beridir bırakmıyor Skibbe.Galatasaray'ın başındayken de buna benzer formasyonları zaman zaman denemişti.Hatta Veysel Sarı gibi orjinal mevkisi stoper olan Fernando Meira'yı bu bölgede yani ön libero gibi denemiş ancak Veysel Sarı'da aldığı verimi alamamıştı Skibbe.

   Eskişehirspor'da işler saha içinde bir hayli yolunda gidiyor.Ancak aslında genel olarak buhranlı süreç devam ediyor.Burak Dilmen'in yarattığı olay ve takımdan ayrılışı ,Skibbe'nin ödenmeyen alacaklar konusunda basına yaptığı açıklamalar ,yönetimin Skibbe'ye uyguladığı mobbing ve son olarak da Skibbe'nin isminin Herta Berlin'le ciddi şekilde anılması.Üstüne Dede olayı ve Kris Boyd'un ortalıklarda gözükmemesini de sayabiliriz.

  Michael Skibbe maç sonu ketum bir açıklamayla önlerinde oynayacakları bir Mersin İ.Yurdu maçı olduğunu belirtip şimdilik bu konuları konuşmanın vakti değil dese de onun da kafasının bir hayli karışık olduğu kesin.Yönetimle arasında yaşananlar onu Berlin'e doğru yöneltse de takımın başarısı ve özellikle de taraftarların ona ve takıma bir hayli sahip çıkması Alman hocanın da kafasını karıştırmış gibi gözüküyor.

  Eskişehirspor  içinde bulunduğu durumla ufak bir Kurtlar Vadisi tadı vermiyor değil bizlere.Bakalım önümüzdeki günler ne tür gelişmelere gebe göreceğiz.

12 Aralık 2011 Pazartesi

Geçen Sene Bu Vakitler & Bu Sene Bu Vakitler / Trabzonspor 0-3 Galatasaray


  Geçen sene bu vakitler kötü zamanlardı.Galatasaray'ın dip yaptığı noktaydı.Geçen sene bu zamanlar Rijkaard gönderilmiş ardından gelen Hagi ile ufak çaplı bir çıkış yakalansa da yine kötü günler devam etti.Geçen sene bu vakitlerde gelinen Trabzonspor deplasmanından 2-0'lık mağlubiyetle dönülmüş ve ligin 9.sırasına demir atılmıştı.Geçen seneki Trabzonspor deplasmanında ortaya konan ruhsuz ve etkisiz futbol ilerleyen günlerde "kümede kal Galatasaray" sözlerinin habercisiydi.

  Ancak Fatih Terim'in gelişi ve yanında getirip teknik ekibe dahil ettiği  Hasan Şaş,Ümit Davala ve Taffarel ile Galatasaray hem ruhunu hem de oyununu geri buldu.Ligde artık eskisi gibi alıştığımız sırada ve yerde.Mersin İdman Yurdu maçının ikinci yarısından itibaren her gün üstüne koyarak giden bu yeni takım Fenerbahçe karşısında tarihi farkı kaçırdıktan sonra Avni Aker'de Trabzonspor'u elini kolunu sallaya sallaya mağlup etti.Hücum olarak Galatasaray çok mu parlaktı ? Hayır . Ancak takım savunmasındaki mükemmelliği , kademedeki başarıyı ve blokların birbiri ile uyumu rahat bir zaferi getirdi.Ve bu zaferi sağlayan anektotları geçen sezon dip yapmış bir takımdan bugünlere bu kadar kısa sürede getiren adam sadece Fatih Terim olabilirdi.

   Trabzonspor'un yoğun maç temposunun getirdiği yorgunluktan etkilendiği aşikar.Ancak takımdan Selçuk,Engin ve Jaja gibi oyuncuların ayrılmasının ardından yeni gelenlerle geçen seneki kimyanın yakalanamadığı kesin.Burak'a atılan uzun toplar,derinlemesine toplar vs. dışında neredeyse hücumda hiçbir üretkenliği bulunmayan bordo mavililer Elmander'in erken golü ve Selçuk'un frikiği ile ilk yarı sonunda kafalarında maçı bitirdiğini düşünüyorum.Zokora'nın atılmasıyla ise gardları tamamen düştü.



  Galatasaray'ın deplasmanlarda kalesini gole kapaması dışında son 6 maçta sadece 2 golü yemesi ve bu yenen 2 golün de Semih Kaya tarafından kendi hatalarının sonucu olduğunu itiraf etmesi Galatasaray'da pek çok şeyin aşıldığını gösteriyor.Eboue'nin sağ bekteki performansı son derece göz doldurucu.Felipe Melo ve Selçuk'u da ilk haftalara oranlı ileriye daha yakın görüyoruz.4-4-2'nin bir getirisi olarak Elmander-Baros ikilisi gol yollarında kilidi açan isimler oluyor.Ancak Baros'un çıt kırıldım tavırları artık Fatih Terim'in de canını sıkmaya başlayabilir.Bunun dışında iki kanatta Riera,Kazım,Emre Çolak ve Sabri'nin istenen performansı vermediği kesin.Muhtemelen devre arasında buraya yapılacak takviye(ler) ile daha da ısıran bir Galatasaray izlememiz mümkün.

11 Aralık 2011 Pazar

Xavi ve İniesta Böyle İstedi, Gene Olmadı / Real Madrid 1-3 Barcelona


   
   Ligde ve Avrupa'da oynadığı son 15 maçını kazanarak bu maça gelen Real Madrid'de hedefler büyüktü.Yada hayaller mi demeliyim ? Öncelikle blogumdan da anlaşılacağı üzere sıkı bir Mourinho fanatiği olduğumu belirteyim.Ancak ilk defa Mourinho'nun oyuncu tercihlerini ve taktiğini eleştireceğim galiba.
  
   Herkes Barcelona'nın bu denli formsuz ,Real' in de bu kadar formda olduğu bir dönemde Real'i Bernabeu'da favori gösteriyordu.Ben de Mourinho'dan dolayı Real'in kazanmasını istiyor ve bunun gerçekleşebileceğini düşünüyordum ciddi şekilde.Maçtan önce kadrolara baktığımda Barcelona'da David Villa'nın kesik yediğini gördük.Orta sahayı Busquets,Xavi,İniesta ve Fabregas'la kalabalık tutma isteği ortaya çıkıyordu Pep'in.Mourinho'nun 11'in de ise Coentrao , Lassana Diarra ve Mesut Özil ismini görünce beynimde türlü türlü senaryolar kurmaya başladım.Acaba işler ters giderse Mesut geçen seneki gibi sonrada girip takımı öne doğru götürür mü ,Lass sağ bek mi, niye Khedira değil de Coentrao vs vs.Coentrao'yu sağ bekte görünce şaşırdım.Çünkü son 2 karşılaşmada sağ bekte görev yapan Lass görevini fazlasıyla yerine getirmişti.Ve formdaydı da.Ancak Mou, Coentrao gibi sol ayaklı bir adamı ters kanatta sağ bekte oynattı.Lass'ı orta sahada direnç yaratmak için o bölgeye dahil etti.Khedira gibi fizik gücü yüksek bir oyuncu da yedekti.Sonra kendi kendime " O adam Jose Mourinho,vardır bir bildiği " dedim.

                                  
  Real Madrid Karim Benzema ile El Clasico tarihinin en erken golüyle 23.saniyede öne geçti.Ancak maçtan sonra bu golü hayırsız bulanlar çıktı.Anlam veremedim.Ne olursa olsun kazanmak istediğin bir maçta en büyük rakibine karşı daha 23.saniyede gol atıp öne geçmek.Ve maça 1-0 önde başlamak.Moral olarak tavan yapmak.Bence bu gol Real Madrid için fazlasıyla hayırlı oldu.Çünkü Barcelona'lılar kendilerini toparlayamadan  atılacak bir ikinci golle rakibi nakavt durumuna getirme şansı doğuyordu.Ve Ronaldo ile o fırsatı da yakaladılar.Ronaldo ,Benzema'nın nazikçe önüne bıraktığı topta kötü bir vuruş gerçekleştirdi.Barcelona ise dakikalar geçtikçe kendi oyununu oynamaya başladı.Fazlasıyla pas yapmaya başlayan Katalanlar Pepe'nin Alexis Sanchez'i kaçırdığı pozisyonda golü bulup maçı yeniden başlattılar.Artık bir an önce devre olmalıydı.Mourinho'nun yapacağı taktik değişikliklerle ikinci devre yine bambaşka bir çehreye bürünebilirdi.


  İkinci yarıda Real Madrid'de fazla değişen birşey görmemiştim.Ancak Real'li oyuncuların yüzünde maçı kazanabilecekleri hırsı okunuyordu.Ama Xavi'nin Marcelo'ya çarpan şans golüyle geriye düşen Real Madrid her geçen dakika oyundan düşmeye başladı.Ve maçın ilk yarısında önüne gelen topu kötü bir şutla auta atan Ronaldo ile maçın ikinci kırılma noktası gelip çattı.Müsait pozisyonda kafa vuruşunda topu Barcelona ağlarıyla buluşturamayan Ronaldo maçın kaderini tayin eden adam oldu kanımca.Tabi birde şans faktörü.Bugün şansta Barcelona'nın yanındaydı bir hayli.

   Real Madrid geçtiğimiz sezon Bernabeu'da  berabere kalınan maç ve Kral Kupasındaki zaferde oyunu kendi yarı alanında kabullenip sıkı bir savunmayla başarılı olmuştu.Bu yaz İspanya Süper Kupasında ise oyunu hücum anlamında da iyi oynayan ,alan daraltmaları sonucu Barcelona'nın pas futbolunu bozan hatta ve hatta Nou Camp'taki rövanşta rakibini 20 dakika kendi sahasına hapseden bir Real Madrid izlemiştik.Bende Real'in Mourinho'nun istediği seviyeye geldiğini düşünmüştüm.Ancak dün yine orta sahaların takımın beyni olduğu ortaya çıktı.Xavi ve İniesta ikilisinin ikinci yarıdaki maestrolukları Real'in ipini çekti.Xavi,İniesta,Fabregas üçlüsüne daha sonrada Xabi Alonso,Lass,Khedira(Coentrao) üçlüsüne bakıp farkı anlamak mümkün.
  

   Xabi Alonso'nun yanına onun benzeri top yapabilen bir adam alınmalı demiştim.Ancak dün akşamdan sonra iki adam alınmalı diyorum.Çünkü Xabi Alonso'da bu tarz maçlarda yokları oynayan bir düz adam konumuna geldi.

  Gene olmadı gene olmadı.Mourinho 'nun geçen sene denediği taktikler sonucu bu yaz kafasında oluşturduğu oyun anlayışı başarılı olmasına rağmen şanssızlık ve diğer etkenler(Xavi - İniesta etkisi) 'den dolayı yine sonuçsuz kaldı.Bana kalırsa Mourinho kendi deyimiyle kalenin önüne otobüs parketmeli Barca maçlarında.Barcelona'ya karşı futbol oynayarak kazanmak için şans faktörünün de yanınızda olması şartı.

  Mourinho'nun maç sonu açıklamalarında da şans faktöründen fazlasıyla dem vurdu.Ancak Barcelona'nın oynadığı oyuna da saygı duydu.Ama Real Madrid kulübü bu yaz uyguladığı transfer politikasını şapkayı önüne alarak düşünmeli.Tamam Callejon gibi gelecek vaad eden bir oyuncu alındı eyvallah.Ancak Nuri Şahin ve Hamit Altıntop transferlerinden Real Madrid ne bekleyerek bu transferleri gerçekleştirdi anlamak zor.Bugün şu Real'de Cambiasso, Stankovic tarzı sert bir orta saha , Schweinsteiger gibi top yapabilen, kuvvetli, topu taşıyacak bir orta saha  yok ne yazık ki.

9 Aralık 2011 Cuma

CimBom Nirvana'ya Ulaştı / Galatasaray 3-1 Fenerbahçe



 Galatasaray için bu sezonun hatta bu yılın hatta son 3 yılın en iyi futbolunu oynadığı maçtı.Fatih Terim'in çift forvet ile sahaya çıkması maçı istediğinin göstergesiydi.Birde büyük cesaretle hem Emre Çolak hem de Semih Kaya'yı sahada sürdü İmparator. Fenerbahçe'nin gündemi aylardır meşgul eden malum soruşturmadan fazlaca kan kaybettiği aşikardı.Birde üstüne Aykut Kocaman'ın düşüncede doğru ancak pratikte yanlış olarak uygulattığı 4-3-3 ile Galatasaray ilk 20 dakikada Fenerbahçe kalesini abluka altına aldı.Girilen sayısız gol pozisyonlarında ya Galatasaray'lı futbolcular inanılmaz golleri kaçırıyor yada Volkan Demirel kalesinde devleşiyordu.İlk 20 dakika sonunda saç baş yolduran pozisyonları harcayan Galatasaray 'da Elmander ,Felipe Melo,Eboue ve Emre Çolak o kadar çalışkan bir görüntü çizdiler ki bütün omuz omuza mücadelelerden top Galatasaray lehine çıkıyor ve Fenerbahçe atakları bırakın olgunlaşmayı daha başlamadan eriyip gidiyordu.Elmander'in asisti ve Eboue'nin klas golüyle öne geçen Galatasaray aradığı golü sonunda bulmuştu.Daha sonra Elmander'in çalışkanlığı kalesinde devleşen Volkan'ı da sonunda hataya sürükledi.İlk yarı sonunda 2-0'la devreye giren Galatasaray aslında skoru dahada artırabilecek sayısız fırsat yakalamıştı.



 İkinci yarıda normal dizilişine döndü Aykut Kocaman.4-2-3-1'e .Stoch ve Semih'i oyuna alarak oyunu dengelemeyi hatta ipleri eline almayı da başardı.Stoch'un direkten dönen topu Fenerbahçe için sonun başlangıcıydı.Orada atılacak bir golle maç yeniden başlayabilirdi.Galatasaray mahkum olduğu bu periyotta Elmander ve Melo'nun orta sahadaki verkaçlarıyla tehlikeler yaşattı rakibine.Melo'nun kornerden gelen topu birazda şansının yardımıyla gole çevirmesi sonucu Fenerbahçe'nin ipi çekilmiş oldu.Geriye kalan dakikalarda uzun bir süredir yaşanmayan derbi galibiyetinin tadını çıkaran taraftarlar ve İmparator Fatih Terim tezahüratları akıllarda kaldı.


 Eboue'nin erken sarı karta rağmen ortaya koyduğu mücadeleci futbol harikaydı.Elmander ve Felipe Melo ise adeta büyülediler.Emre Çolak ikinci yarıda onun kanadından gelen Fenerbahçe ataklarına karşı koyamadı.Ancak ilk yarıda o da muazzam oynadı.Selçuk İnan oyunun sıkıtştığı anlardaki pasları ve yerlere yatarak yaptığı kritik müdahalelerle göz doldurdu.Semih Kaya ve Ujfalusi-Muslera üçlüsüne fazla iş düştüğünü söyleyemeyiz.Hakan Balta ise ikinci yarıda kendi kanadını otobana çeviren Gökhan Gönül karşısında çaresiz kaldı.Ve takımın en kötüsüydü bence.

Uzun bir aradan sonra derbi kazanan Galatasaray'da taraftarların yarattığı müthiş atmosfer takdiri hak ediyor kesinlikle.Liderlik koltuğuna oturan Aslan yeniden olması gereken yerde artık.Liderlik koltuğunda.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Hastasıyız Dede / Dede' den Timsah Avı


   Çoğu kişi hatırlayacaktır başlıkta kullandığım argümanı.Çakallarla Dans filminde sinema ve tiyatro oyuncusu Timur Acar 'ın kullandığı ve dillere pelesenk olmuş bir sözdür.' Hastasıyız dede ... '

   Dün akşam Eskişehirspor Bursa deplasmanından 2.kez zaferle döndü.Dede'nin birazda şansının yardımıyla attığı frikik golü Eskişehirspor'da en azından sportif anlamda baharı getirirken, Bursaspor'u büyük bir kaosun içine sokup,Bursaspor'u gerçek anlamda bir sonbahar mevsimi yaşattı.Ve belki yaprak dökümünün de başlatıcısı olabilir bu sonuç.Zira artık Ertuğrul Sağlam'dan da hoşnut olmayan pek çok Bursaspor'lu var.

  Şike iddianamesinde ismi geçtiği için Es-Es'te Mehmet Yıldız ve Bursaspor'da da Gökçek Wederson oynatılmadılar.Es-Es için fazla sorun değildi.Çünkü o bölgede rotasyon bir hayli şişkin durumda.Ancak Bursaspor'da  Wederson'un  yokluğunda o bölgedeki tek alternatif sol bek olan Mehmet Sak'a görev verildi.Eskişehirspor'da Skibbe'nin neredeyse forvetsiz oyun anlayışı ve dizilişi nedeniyle ilk yarıda etkili olamadı Es-Es.
   4-6-0 gibi dizilen bir Eskişehirspor vardı ilk yarıda.İvesa'nın sakatlanarak yerini genç eldiven Kayacan'a bırakmasından sonra içimde bir ürperme oldu açıkcası.Çünkü geçen seneki karşılaşmada da Atilla'nın basit hataları ile son 15 dakikada rakibine teslim olan bir Eskişehirspor vardı.

   İkinci yarıda Batuhan'ın oyuna dahil olmasına kadar oyun dizilişini korudu Eskişehirspor.Top kendilerinde olduğunda 4-3-3 gibi dizilirken top rakipteyken orta sahayı mümkün mertebe kalabalık tutmaya çalıştı Skibbe'nin talebeleri. Bursaspor'da ise Adem başarılı bir performans ortaya koyup Bursaspor 'un orta sahadaki direncini artırıyordu.Ancak sakatlanarak oyunu terketmesiyle Es-Es orta saha üstünlüğünü ele almış oldu.

  Sol tarafta iki sol bek Dede- Volkan ikilisi hücumda çok etkili olmasalar da genel anlamda oyun içinde Bursaspor'un o kanattan etkili olmasına pek imkan vermediler.
  82'de Erkan Zengin'in oyuna girmesiyle Eskişehirspor'da ileride adam eksilten ve top yapabilen driblinger bir oyuncu oldu.Aslında Skibbe'nin Mehmet Sak gibi kendini bir anda 11'de bulmuş genç bir oyuncunun karşısında maça Erkan Zengin veya Burhan Eşer gibi adam eksiltebilen bir kenar oyuncusuyla başlaması gerekirdi.Ancak öncelikle 1 puanı cebe atmak daha tatlı geldi sanırım.Erkan Zengin'in seri çalımları sonrası oluşan frikikte Dede'nin vuruşunda baraja çarpan top kaleci Carson'u yanılttı ve Eskişehirspor'u  Bursa deplasmanında 2.kez zafere taşıdı.Daha önce 2008-2009 sezonunda Rıza Çalımbay yönetiminde 7.Haftada 2-1 'lik skorla galibiyete uzanmıştı siyah kırmızılılar.

 Maç Es-Es için ve benim gibi Eskişehir'liler için güzel bir sonuçla bitti.Ancak Eskişehirspor'un haftalardır yakaladığı seri galibiyetler bir türlü kara bulutları yok edemiyor.Burak Dilmen'le yaşananlar sonrası Dilmen'in şehri terketmesi,yönetimin Michael Skibbe 'ye karşı cephe alması,Skibbe'nin medyaya "alacaklarımız ödenmiyor" açıklaması ve son olarak da dün akşam galibiyeti getiren golü atan Dede'nin Ocak ayında takımdan ayrılabileceğini söylemesi.Muhtemelen Dede'yi bu fikre Türkiye'de ve Eskişehir'de aradığı futbol ortamını bulamaması ve doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar hesabı Skibbe'nin "alacaklarımız ödenmiyor" açıklamalarındaki gerçeklik payı olabilir.

 Şu kadro muhtemelen Eskişehirspor tarihinin en kaliteli kadrolarından biridir.Ancak takımdaki huzursuzluk ortamı bu kadronun dahada ileriye gitmesini engelleyecek gibi duruyor.


4 Aralık 2011 Pazar

Derbi Öncesi Moral / Gençlerbirliği 0 - 1 Galatasaray


 Taraftarlarının Ankara'da da yalnız bırakmadığı Galatasaray, ciddi eksiklerine rağmen Beşiktaş'ı mağlup eden,Fenerbahçe'ye ecel terleri döktürüp 1 puan da ondan alan Fuat Çapa'nın Gençlerbirliği karşısında önemli bir 3 puan aldı.Derbi öncesi bundan daha iyi bir moral kaynağı düşünülemezdi.

  Engin,Kazım,Elmander,Ujfalusi,Sabri gibi isimlerin yokluğunda elinde fazla koz kalmayan Fatih Terim Baros'un yanında Riera ve Sercan'a şans verdi.İlk yarının orta sahada kör dövüşü şeklinde geçtiğini düşündüğümüzde şu ana dek isteneni veremeyen Riera'nın yine etkisiz bir futbol ortaya koyduğunu belirtelim.İlk yarıda sol kanattan Oktay Delibalta ataklar gerçekleştirmeye çalışan Gençlerbirliği 'nde Tum'un ıskaladığı top dışında ilk yarıda pek etkili olamadı.


   İkinci yarıda Galatasaray ufak ufak yüklenmeye başladı rakip kaleye.Arkada mümkün olduğunca dengeli durup orta sahayı ileri uca biraz daha yaklaştırarak Gençlerbirliği kalesine gitmeye başladı sarı kırmızılılar.
 Arkada mümkün mertebe tandemi bozmamaya gayret göstererek tabi.Yani aslında önce 1 puanı cebe atalım,sıkıştırırsak arada hesabı ... İşte o arada sıkıştırırız hesabı Eboue ile gerçek oldu.Rakibin üzerinde çok bunaltıcı bir baskı olmasada üstünlük kurduğu 15 dakikadan sonra golü bulan Galatasaray bu sezon iyi yaptığı işlerden biri olan takım savunmasıyla pozisyon vermeden 3 puana uzandı.


   Galatasaray'da sorun yine üretkenlik - yaratıcılık.Özellikle dün eksiklerin fazlalığı nedeniyle ilk yarıda rakip kaleye gitmekte ciddi sorun yaşayan ve debelenen bir Galatasaray gördük.Takım savunmasında gerçekten bu ligin en iyilerinden biri olduğunu söyleyebiliriz bu takımın ancak hücumda da bir o kadar sıkıntı var.Devre arasını ve yapılacak takviyeleri dört gözle bekliyorum.