10 Aralık 2012 Pazartesi

Forza Juve Alé - Şahlanan At Efsanesi Geri Dönüyor


 90'lı yıllarda  ağzımızdan emziği düşürüp futbolla yeni yeni haşır neşir olmaya başlamışken teyzemin İtalya'dan getirdiği Juventus -Del Piero formasıyla tanıştım Juventus'la . 90'larda Avrupa' yı kasıp kavuran ve Zidane ,Davids ,İnzaghi ,Tacchinardi , Nedved ve tabiki Del Piero ile benim gibi bir Galatasaray taraftarının gönlünde yer buldu bu takım. Aslında blogumu açtığım 1 senelik zaman zarfında bu blogda çoktan yer bulması gerekiyordu şahlanan atın. Ancak geçen sezon kazanılan ve uzun bir süre sonra gelen şampiyonluktan bahsetmekte çok geç kaldığımı biliyor ve özür diliyorum.


   Ve sizleri Juventus'un başına gelen malum,talihsiz olayların ardından geçen sezon ki şampiyonluğa kadar uzanan süre zarfında bir yolculuğa çıkarıyorum.

    14 TEMMUZ 2006 , JUVENTUS'UN KARA GÜNÜ : CALCİOPOLİ SKANDALI






 Müzesinde 28 lig şampiyonluğu ( taraftara göre sahada 30 ) , 2 UEFA Şampiyonlar Ligi ve 3 UEFA Kupası  bulunan Juventus 1 Mayıs 2006 günü  Reggina deplasmanında 2-0 kazanırken 29. Lig Şampiyonluğunu ilan ediyordu. Ancak 22 Mayıs 2006 günü aralarında Juventus, İnter , Milan , Lazio ve Fiorentina'nın da bulunduğu pek çok Serie A ve Serie B takımı hakkında soruşturma başlatıldı. Bu süreçte Juventus'u yöneten ve kulübün sahibi olan Agnelli ailesi de bu süreçten etkilendi. Hatta bu süreçte yaşanan olaylardan birinde de 27 Haziran 2006 günü takımın sportif direktörü olan eski oyuncu Gianluca Pessotto bir apartmanın 4.katından düştü ve ciddi şekilde yaralandı. Soruşturmada ismi geçen Pessotto'nun yaşadığı bu olayın bir intihar teşebbüsü mü , bir kaza mı olduğu belirlenemedi.

   Mahkeme 14 Temmuz 2006 günü kararını açıkladı. Ve kuşkusuz en ağır cezayı Juventus'a verdi. Siyah beyazlıların Serie B'ye düşürülmesine ve bir sonraki sezon -30 puan cezası almasına karar verdi. Ayrıca Juventus'un soruşturmada ismi geçtiği karşılaşmalarından dolayı  son 2 Serie A şampiyonluğu da geri alındı.

  Bu günden sonra kulüp ciddi bir kaos ortamına girdi. Daha 10 gün önce İtalya Milli Takımındaki 8 oyuncusunun Dünya Kupasını kazandığı Juventus'ta yaprak dökümü başladı ve futbolcular bir bir kulüpten ayrıldı.
 
   Fabio Cannavaro ve Emerson Real Madrid 'e , Lillian Thruam ve Gianluca Zambrotta Barcelona'ya , Patrick Vieira ve Zlatan İbrahimovic İnter'e gitti. Teknik direktör Fabio Capello istifa etti. Ve takımın önemli isimlerinden biri olan Mutu'da takımdan ayrılarak Fiorentina'nın yolunu tuttu.


Takımın sembol isimlerinden yıldız futbolcu Pavel Nedved o dönemde takımda yaşanan bu ayrılıklara şu yorumu getirdi : " Bir takım küme düşüyorsa futbolcular gider, adamlar ise kalır " .

    Juventus'ta o dönem takımda kalan "adamlar" ise ; Buffon ,Del Piero ,Nedved , Trézéguet gibi sembol isimlerin yanı sıra, uzun yıllar kulüpte oynayan Tacchinardi, Igor Tudor ve Birindelli'de takımla birlikte Serie B'de mücadele etti. Takımın başına ise Didier Deschamps gelir ve  Juventus bu "adamlarla" bir sonraki sezon tekrardan Serie A'ya yükselmeyi başarır.


   AYAĞA KALKMA ZAMANI

  Serie A'ya yeniden merhaba diyen Juventus o sezon takımın başına Claudio Ranieri'yi getirir. Ranieri ilk senesinde takımı ligde 3.yaparak Şampiyonlar Ligi vizesi alır ve bir sezon daha kredi kazanır. Ancak ertesi sezon istikrarsız ve dalgalı bir grafik çizen Juventus ligde ikinci olur , Şampiyonlar Liginde de gruptan birinci çıkmasına karşın Chelsea'ye elenir. Ve sezon sonunda Ranieri ile yollar ayrılır.

 
CİRO FERRARA DÖNEMİ



   Uzun yıllar siyah beyazlı kulüpte top koşturan, savunmanın önemli ismi bu kez kulübenin başına geçti. Kulübü ve İtalyan futbolunu iyi tanıyan Ferrara yönetimindeki Juventus İtalya Ligini 7.bitirebildi. Ancak Ferrara kulübe bu dönem içinde takım ruhunun geri getirilmesi konusunda önemli adımlar attı. Sportif başarının gelmediği bu 2 sezonda Ferrara'nın takımına önemli takviyelerde geldi. Felipe Melo ve Diego Ribas gibi isimler kadroya katılırken, Calciopoli skandalı sonrası kulübünü bırakıp Real Madrid'in yolunu tutan 35 yaşındaki Fabio Cannavaro takıma geri döndü. Bu geri dönüş taraftarı ikiye bölerken Nedved'in futbolu bıraktığını açıklaması siyah beyazlılarda ufak bir kriz yarattı.




  Çek yıldız futbolu bıraktığını açıkladıktan sonra İnter tarafından gelen teklifi de reddederek ne kadar sadık bir Juventus'lu olduğunu Calciopoli sonrası bir kez daha kanıtlamış oldu.

  HERKES ONLARI İSTEDİ , ONLAR JUVENTUS 'U SEÇTİ : DİEGO RİBAS VE FELİPE MELO

  Ferrara döneminde takıma katılan iki önemli isim vardı. Brezilyalılar'dan ilki Diego Ribas.Avrupa kariyerine Porto'da başlayıp daha sonra Bundesliga'ya Werder Bremen'e transfer olan yıldız oyuncu kendini Almanya'da fazlasıyla kanıtladı. Bayern Münih ve Juvenutus'un markajına giren yıldız oyuncu seçimini Torino'dan yana yana Juventus'a kullandı. Juventus bu hamlesiyle Platini, Zidane ve Nedved'den sonra takımın aradığı maestro özelliklere sahip bir oyuncuyu kadrosuna katmış oldu. Del Piero'nun ilerlemiş yaşı nedeniyle hem orta sahayı yönetecek hem de forveti besleyecek bir oyuncuyu kadrosuna katan Juventus orta saha için arayışlara girmişti artık. Ve Avrupa kariyerine İspanya'da başlayan sırasıyla Mallorca, Santander ve Almeria'da forma giyip yıldızını Almeria'da parlatan Felipe Melo , Patrick Vieira ve Emerson'dan bu yana Juventus'un orta alanda sıkıntı çektiği kesici özellikli ve basit oynayabilen oyuncu özelliklerine sahip bir isimdi. Arsenal'le  Melo konusunda yarışa giren Juve bu yarıştan galip çıkarak önemli bir ismi daha kadrosuna katmış oldu.

  Ancak bu transferlerin ikisinden de Juventus istediği ve beklediği katkıyı alamadı. Özellikle Diego bir türlü saha içine konsantre olamayarak beklentilerin çok altında kaldı. Wolfsburg'a transfer olup Almanya'ya dönüş yaptı.Daha sonra ise Atletico Madrid'e kiralandı.


  Bu isimlerin dışında aynı dönemde kadroya Lyon'dan sol bek Grosso katıldı ve o bölgede Molinaro ile De Ceglie'ye olan güvenin ne kadar az olduğu bir kez daha görüldü.

   Ayrıca 2010 yazında Milos Krasic gibi bir yıldız adayını da kadrolarına katarak yeniden zirveyi hedeflediklerini gösterdiler. Aynı dönemde kadroya Udinese'den Simone Pepe'de dahil edildi.

  Ferrara'nın Giovinco ve Marchisio gibi iki genç ismi kadroya katarak onları bugünlerin Juventus'u için hazırlaması da Ferrara'nın başardığı gözükmeyen işlerden biri.

  Son olarak bu dönemde kadroya 2011'in devre arasından Wolfsburg'un tecrübeli İtalyan stoperi Andrea Barzagli' de katıldı. Ve savunma hattı bir hayli güçlenmiş oldu.


  WELCOME HOME : JUVENTUS ARENA





       Juventus'un yakın geçmişte yaşadığı talihsiz olayların altından kalkmak için gerçekleştirdiği projelerden biri de Juventus Arena. Delle Api gibi şehirden çok uzak ve Atatürk Olimpiyat Stadı tarzı tribünlerin sahadan uzak olduğu bir stattan 8 Eylül 2011 'de Juventus Arena'nın açılışını yaparak kurtulmuş oldu. Juventus artık 70.000 kişilik  Delle Api'de  20-30. 000 kişiye oynadığı ve gelen rakip takımlar için deplasman baskısı yaratmayan stattan kurtulmuş oldu. Yeni statta tribünler sahaya çok yakın ve gerçek bir Arena havası katıyor. Juventus Arena 41.000 kişi kapasitesine sahip modern bir stat.

   Juventus Arena'nın açılış maçında  kardeş takım diyebileceğimiz Notts County ile karşılaşan Juventus 1-1 berabere kaldı.


   TEŞEKKÜRLER FERRARA

   Ferrara geçen iki sezon boyunca takımı 7.sıranın üstüne çıkaramadı ancak kulübün ertesi seneleri için önemli temeller attı diyebiliriz.

  Ferrara ile 2010 yılında yaşanan ayrılığın ardından 1 yıllık süreçte sırayla Alberto Zaccheroni ve Luigi Delneri takımın başına geçti.

    YENİ STAT, YENİ HOCA VE YENİ TRANSFERLER  : ANTONİO CONTE DÖNEMİ




2011 yazı Juventus için bir hayli hareketli geçti. Kulübün sembol isimlerden Ferrara'nın görevine son verilip bu kez de Antonio Conte takımın başına getirildi. 2006 yılında Siena'da başlayan teknik direktörlük kariyerinde bu Conte için bulunmaz bir fırsat ve gerçek bir sınavdı. Çünkü 2006'daki malum olaydan sonra Juventus yıllarını boşa geçirmiş ancak Ferrara döneminde kulübün gelecek 2 sezonu için önemli atılımlarda bulunulmuştu. Agnelli ailesi Conte'ye güveniyordu ve ona gerçekten de iyi bir kadro kurdular.


   Sezonun en flaş transferine imza attılar ve Milan'dan bedelsiz serbest kalan Pirlo gibi bir ismi kadroya kattılar. Daha sonra Lazio'dan sağ bek Lichtsteiner , Leverkusen'den son yılların parlayan ismi Arturo Vidal, Roma'dan Mirko Vucinic 'i kadroya kattılar.



Conte sezon başından beri düşünmediği ve alındığı günden beri isteneni veremeyen Felipe Melo'yu Galatasaray'a kiralık gönderdi. Krasic ile yıldızı hiç barışmadı ve Ferrara döneminde alınan Krasic'i geçen sezon kadroya dahi almazken içinde bulunduğumuz bu sezonda Fenerbahçe'ye satılmasına onay verdi.

  Conte  4-2-4 oynama amacıyla başladığı sezonda zaman içerisinde , 3-5-2 , 4-3-3 , 3-4-3 ve hatta 4-6-0 gibi taktikler denedi. Bu taktiklerin hemen hepsinde Barcelona usulü kaptırılan top sonrası sıkıştırmalı pres ve alan savunması mevcuttu. Bu taktikte savunma çizgisi mümkün olduğunca orta alana yaklaştırılıyor ve top kapma süresi düşüyor. Bu da otomatikman orta sahanın yükünü azaltarak takımın özellikle de orta sahanın daha diri kalmasını sağlıyor. Orta sahadaki beyin Pirlo takımın hücumlarının bir numaralı ismi oldu. Vidal ve Marchisio ise mücadeleci futbollarıyla onun yanında usta-çırak ilişkisine sadık kalarak oynadılar. Forvette Vucinic, Quagliarella ,Del Piero, Laquinta 'dan kim olursa olsun geriye gelip zaman zaman top alarak peşinden kendisini kovalayan stoperi uzağa çekerek Marchisio ve Vidal'a boş alanlar yaratarak tehlike yaratabilecek pozisyonlara soktu. Topu kaptığında sağ veya sol bek ki genellikle sağ bekler ,daha ileri de top alarak önünde oynayan açık oyuncusunu tehlikeli bölgeye daha da yaklaştırmaya çalıştı. Lichtsteiner ile daha hücumcu ,Caceres ile ise daha dengeli bir kanat ayarına sahip oluyordu Juve. Sol bekte ise formu ile bu sezon tek alternatif  De Ceglie . Pepe ise alındığı günden bu yana sürekli performansını artırdı. Stoperde Chiellini ve Barzagli sağlam bir görüntü verirken kale ise Buffon gibi emin ellere emanetti.

   Conte'nin Juventus'u geçen sene ligin ilk yarısını 12 galibiyet ve 5 beraberlikle lider bitirdi. Üstelik Milan'ı evlerinde , İnter'i ise Giuseppe Meazza 'da mağlup ederek hemde. Ligin ikinci yarısında arka arkaya alınan 4 beraberlik ile "noluyoruz" havasına girilse de art arda 8 maç kazanarak son haftalara şampiyonluk şarkıları söylenerek girildi. Devre arasında ise Marco Borriello ile kiralık olarak anlaşıldı .

   ŞAHLANAN AT EFSANESİ GERİ  DÖNDÜ : NAMAĞLUP ŞAMPİYON







    Ve nitekim 6 Mayıs 2012 günü tarafsız sahada oynanan maçta Cagliari'yi 2-0 yenen Juventus ligi namağlup bir şekilde şampiyon bitirdi. Ve bende dahil olmak üzere pek çok Juventus' luyu yıllar sonra sevince boğdu.

   Bu şampiyonlukta gol atan emek gösteren oyuncuların yanında Conte'nin payı çok büyüktü. Conte'nin denediği ve oynattığı sistem ve futbol felsefesi rakiplerini alt etmeye yetti. Her maç rakip yarı alanı hedefleyen, Vidal ve Marchisio 'nun sürpriz golleriyle ve forvetmiş gibi sahaya çıkıp kanatta kullandığı Vucinic'in asistleriyle rakiplerini yıktılar. Kalelerini gole kapattılar ve kalelerinde maç başı 0.52 gole izin verdiler.

   Bu şampiyonlukla ilgili Juventus taraftarı ise sezon içinde kazanılan İnter maçında önemli mesajlar vermişti. Belkide en güzel olanı ise şuydu : " Biz Antonio Conte'nin saçları gibi yeniden doğduk , siz ise Cambiasso'nunkiler gibi kayboluyorsunuz " .



Juventus kulübü gençleşme politikası gereğince Del Piero ile sözleşmeyi uzatmadı ve efsane takımdan ayrılarak Avustralya'nın yolunu tuttu. Açıkçası kaptanı kolay bıraktılar diye düşünüyorum. Çünkü Del Piero Juventus için yıllardır takımın kaptanlığını yapan bir isimden çok daha fazlası. Bu nedenle son zamanlarda Juventus yönetimine kızdığım tek nokta bu ayrılık.



Aslına bakılırsa İtalya Milli Takımının bu yaz Euro 2012 'de finale kadar yürümesinde Juventus iskeletine sahip bir takımın payı büyük. Buffon , Giaccherrini , Chiellini, Barzagli ,Pirlo ve Marchisio iskeletine sahip İtalya Milli Takımının final başarısında da Juventus'tan alışkanlıklara sahip bu oyuncu grubu önemli rol oynadı.

   LİGİ YENİDEN YAŞATTINIZ , SIRA ŞİMDİ AVRUPA'DA !

  Bu sezona da iyi başlayan takım yaz aylarında takviyelerde bulundu. Udinese'den Asamoah ailesinin son versiyonu Kwadwo Asamoah ile kanat güçlendirildi. Yine Udinese'den  Şili'li Mauricio İsla , İnter'den ayrılan Brezilyalı stoper Lucio , Manchester United'dan Paul Pogba ve son olarak da Arsenal'den Nicklas Bendtner'i kiraladılar. Sezonun açılışında Çin'de oynanan İtalya Süper Kupası Finalinde Napoli'yi mağlup ederek geçen sezon kaptırdıkları İtalya Kupası'nın rövanşı aldılar ve kupayı müzelerine götürdüler.



Sezon öncesi ise Antonio Conte'ye 2006'dan beri halen bitmek bilmeyen malum Calciopoli skandalı nedeniyle 10 ay ceza verildi. Ancak ceza daha sonra 4 aya düşürüldü.Bu dönemde takımın başına Conte'nin yardımcısı Massimo Carrera geçti. Conte ise bu yazının yazıldığı bugün Palermo deplasmanında takımının başında yeniden sahaya çıktı ve sahadan zaferle ayrıldı.

  Bu sezon ligde ise Milan ve İnter'e karşı alınan iki mağlubiyet mevcut. Ancak yinede liderliğini sürdüren şahlanan at ,halen İtalya Ligindeki en olgun ve ne oynadığını bilen takım.

  Ve yıllar sonra devlerin arasına yeniden geri dönen " Şahlanan Dev" grupta Shaktar Donetsk ve geçen sezonun Şampiyonlar Ligi şampiyonu Chelsea'yi geçerek grubu lider bitirdi ve 1.torbadan adını her zamanki olduğu yere yani Avrupa'nın en iyi 16 takımı arasına yazdırdı.




Özellikle grup maçlarında Chelsea'ye karşı Londra'da oynanan maçta 2-0 'dan geri dönüp alınan 1 puan Conte'nin takıma kazandırdığı kaybetmeme özelliğini en iyi şekilde özetliyor. Pirlo ise tecrübesiyle sahada tam bir komutan.

 Ve taraftar yine sözü alarak diyor ki : " BİZE LİGİ YAŞATTINIZ ,SIRA ŞİMDİ AVRUPA 'DA" .

  Gerçekten de bakıldığında Juventus Arena'da en azından bir çeyrek final maçı görmeliyiz değil mi çocuklar ?

8 Aralık 2012 Cumartesi

Aslan Kendi İşini Kendi Gördü / Braga 1-2 Galatasaray

                           
 
   Kaç takım vardır bilmiyorum ancak Galatasaray'ın yaptığı hatrı sayılacak derecede büyük bir iş. İlk 3 maçta sadece 1 puan toplayabilen sarı kırmızılılar son sözlerini henüz söylememişlerdi. Ve taraftarında dediği gibi "Şampiyonlar Ligi henüz bitmemişti " .

   Cluj'u deplasmanda geçen ve Manchester United'ı  Arena'da boğan Aslan son maça ipler kendi ellerinde girdi. Ancak Manchester'ın gol haberinin gecikmesinin verdiği strese Galatasaray'ın ilk yarıdaki silik ve mahkum oyunu sonrası yediği golde eklenince tablo bir hayli kararmıştı benim adıma.



    Üstüne birde Cluj'un golü gelince artık Galatasaray'ın bir reaksiyon vermesi gerekiyordu. İlk yarıda sakatlığın etkisini henüz üstünden atabilmiş ancak form tutamamış bir Elmander ve Selçuk'un yanında orta alandaki pas trafiğine bir türlü katkı sağlayamayan Hamit vardı sahadı. İkinci yarıda Amrabat ve Aydın değişiklikleriyle Fatih Terim iki seri kanat oyuncusu ile Braga'nın defans bloğunu genişletme hamlesi oldu. Nitekim bu bloğun arasının açılması sonucu Burak daha rahat ve boş kalmaya başladı. Bu boş kalmalarından birinde rahat ve şık bir kafa ile beraberliği bulan Aslan , işini sağlama almak için Braga kalesini az ama öz yoklamaya başladı. Emre Çolak -Selçuk ve Melo ile orta sahada hakimiyet kuran Galatasaray Braga kalesine daha çok Amrabat'ın kanadından gitmeye çalıştı. Sapunaru'nun sarı kartlı olması nedeniyle bu kanattan Braga'yı döven Galatasaray, oluşan bir korner sonrası Selçuk'un mükemmel topuk pasına hareketlenen Riera'nın ortası sonucu oluşan karambolde Aydın'la öne geçti.



  Aslan kendi işini kendi gördü. Belkide gizli İngiliz entrikasına kurban gitmeden olması gereken yerde olması gereken işi yaptı. Ve İmparator ile ilk kez Şampiyonlar Ligindeki son 16 takım arasına kaldı. 

   Yürüyedur Galatasaray !


18 Kasım 2012 Pazar

Fenerbahçe Ucuz Kurtuldu / Eskişehirspor 1-1 Fenerbahçe


      " İstatistikler mini etek gibidir ... "sözüyle başlayan meşhur futbol atasözü dün akşam Eskişehir Atatürk Stadın'da oynanan karşılaşma için bir açıdan bakıldığında uygun bir söz aslında.

       Kendi sahasında oynadığı saldırgan ve aç futbol ile başarılı olan Eskişehirspor , rakip kim olursa olsun sahaya kazanmak için çıkmıştı. Öyle ki sağ bekte daha defansif Akaminko'nun yerine bindirmeleriyle rakibi yıpratabileceğini düşündüğü Veysel Sarı ile başladı Ersun Yanal. İlk 15-20 dakika fazlasıyla kontrollü ve rakiplerin birbirlerini tartmasıyla geçti.


  Ancak daha sonra özellikle Kamara-Erkan ve Veysel'in sağ çizgide kurduğu üçgenlerle yüklenmeye başlayan Es Es , Caner'in atılmasıyla tamamen direksiyona geçen taraf oldu. Fenerbahçe ilk yarıyı gol yemeden bitirip devre arası değişikliyle kendine gelmek için dakikaları sayarken Eskişehirspor ,Fenerbahçe'nin kalabalık ceza sahası setine karşın yaptığı sık pas trafiği ile boşluk aradı. O boşluklardan birinde Erkan'ın pasına hareketlenip ceza sahasına giren Alper'in topuna koşan Kamara'nın yerde kalması sonucu oluşan penaltıdan Necati ile golü bulup içeri 1-0 önde gittik.



     Bu gol içeri az hasarla gitmek isteyen Fenerbahçe için çok ama çok kötü olurken kurduğu baskı sonucu golü bulan Es Es için bir hayli moral oldu.


         İkinci yarıya değişiklik yapmayan Fenerbahçe'nin aksine Eskişehirspor'da sakatlanan Erkan Zengin'in yerine Akaminko zorunlu değişikliği gerçekleşti. İkinci yarının başında Tello ve Kamara ile iki net pozisyonu harcadıktan sonra kalesinde beraberlik golünü gören Eskişehirspor çok toparlandı. Ve yeniden hızlı olmasa da sık pas trafiği ile rakibinin üzerine gitmeye çalıştı. Özellikle Alper ve Tello'nun orta sahadaki yönlendirmeleri çok olgun ataklar başlatsa da son bölgede Fenerbahçe'nin rakibini kalabalık beklemesi sonucu bir çok tehlikeli atak sonuçsuz kaldı. 

Alper Potuk dün akşam sahanın yıldızıydı.

  
   Son dakikalarda yine baskı kuran ve özellikle Dede'nin soldan geliştirdiği ataklarla rakibini bunaltan Es Es bugün maalesef  2 paun kaybetti. Fenerbahçe ise şartları ve rakibin performansı göze alındığında 1 puan için fazlasıyla mutludur sanırım. 

     
     Kırmızı kart pozisyonu fazlasıyla tartışıldı. Caner'de, Fırat Aydınus'ta kendinden emin açıklamalar yapıyorlar. Ancak her ne olursa olsun bu kırmızı kart Eskişehirspor'un güzel performansına gölge düşüremez.

      Sezer Öztürk'ün ıslıklanması olayına değinip Eskişehirspor taraftarına hakaretler yağdıran bir grup insana da sormak isterim. İvesa, Bülent Ertuğrul ve Serdar Özbayraktar. Bunlarda Eskişehirspor'dan transfer olup başka takımlara giden isimler. Ancak Serdar Özbayraktar'ı sahanın ortasına çağırıp üçlü çektiren Eskişehirspor taraftarının Sezer'e gösterdiği tepki Sezer'in Fenerbahçe'ye gitmesi değil gidiş şeklidir. Gidiş şekli de malum sezonda malum şekilde kazanılan ve tapelere dosyalara giren ,herkesin ağzına sakız olan o mide bulandırıcı maçtır.







  

24 Ekim 2012 Çarşamba

Aslan Boğulmaktan Son Anda Kurtuldu / Galatasaray 1-1 CFR Cluj



  
   Galatasaray için grubun en kritik karşılaşması.Ve ne yazık ki o gün kıyamet gibi yağan bir yağmur.Sonuç ise konserler nedeniyle zaten zarar görmüş zemine birde yağmur eklenince Galatasaray-Cluj maçı bir havuz partisini andırdı. Bu nedenle maçla ilgili konuşulacak çok fazla teknik detay oluştu.Ama aynı zamanda saha ve zemin şartları nedeniyle bu konuşacaklarımızın hepsi laf-ü güzaf'a dönüşmüş oldu.


  Galatasaray gene sahaya basmaya ve Fatih Terim'in deyimiyle " Bam bam bam vurmaya,oynamaya " çıkmıştı.Ancak saha şartları bunun belirlenen plan dahilinde olamayacağını ilk dakikadan bize gösterdi.Cluj 'un attığı mı diyelim yoksa Galatasaray'ın yediği mi diyelim hatta ve hatta Galatasaray'ın kendine attığı mı diyelim bilemiyorum.Ancak 19.dakikadaki gol saha şartlarını da göze alarak benim gözümde bırakın Şampiyonlar Ligi iddiasını Uefa Avrupa Ligi için bile ipimizin çekildiğini düşündüğüm goldü.Ancak rakibin golün hemen ardından eksilmesi ile yeniden havaya giren Galatasaray rakip kaleye yüklenmeye başladı.Tabi bu zeminde yapılacak tek yolla.Doldur boşalt ve yanlamasına karambol ortalarıyla.Bunlardan birinden penaltıda çıkardık.Ancak Felipe Melo bence fazla basit bir vuruş yaptı.Daha sert ve darbeli bir vuruş yapmalıydı bu zeminde.Üstüne Elmander'i de sakatlığa kaybedince soyunma odasına giderken moraller düşük suratlar asıktı.Cabası Braga Old-Trafford'da 2-1 öndeydi.




 İstanbul'a 1 puan için gelen Cluj'da 10 kişi kalınması dışında işler yolundaydı.Hatta bir rüyayı bile yaşıyorlardı.Çünkü normal düzgün bir zeminde çok zorlanacakları Galatasaray'a karşı belki bir eksikle oynuyorlardı ama skor ve zemin onların tarafındaydı.Bu bozuk zeminde şişirme ortalarla gol aramaktan başka çaresi olmayan Galatasaray'a karşı Cluj takımı stoper ve ön liberoları ile 18 ve çevresini kalabalık tutup havadan gelecek her ortaya karşı hazır bir şekilde bekliyorlardı.Bu onlar adına tehlikenin yönünü bilmeye olanak sağlıyordu.Amrabat'ın sezon başından beri gözüken etkisiz ve silik görüntüsü onun gibi teknik oyuncular için kabus yaşatan bu saha şartlarında birden silindi.Amrabat özellikle sol kanattan ters ayağına alıp yaptığı ortalar ve mücadelesi ile Galatasaray'da dün sahanın en iyisiydi.


 Yine Amrabat'ın ters kanattan yaptığı ortaya iyi yükselen Burak'la eşitliği yakaladık.Daha sonra ise baskısı devam etti elbette Galatasaray'ın.Ancak bu saha ve zemin şartlarında 1-1'e de razı olduk.




    Bu sonuçla ilk puanımızı almış olduk.Ancak gruptaki kredimizi de bitirdik.Manchester'dan gelen United zaferi ile yüreğimize su serpilmiş oldu.Artık bundan sonra sadece gruptaki ikinci bilet için değil 3.olup Uefa Avrupa Ligine gidebilmek içinde Galatasaray'ı bekleyen 2 zor deplasman ve içerideki Manchester maçı var. Manchester'ın bize gelene kadar kayıpsız olup grup liderliğini garantilemesi çok önemli.Bize karşı yedek takımla ve rahat oynayacak bir Manchester'a karşı kazanmaktan başka çare yok.Cluj'un da Galatasaray seviyesinde bir takım olmadığı kesin.Romanya'dan zaferle dönmemek için hiçbir sebep yok. Braga ile grubun son maçı final havasında olacaktır.


  Bugünkü karşılaşma için Fatih Terim'i veya takımı eleştirmek gibi bir hadsizlik yapmayacağım.Ancak yönetimin konser,kongre gibi organizasyonlarda daha takipçi olması gerek. Stat zeminine yeterli ilgi ve önemin verilmediği apaçık ortada.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bizimkilerin Avrupa İle Sınavı



   UEFA Şampiyonlar Ligindeki temsilcimiz Galatasaray ile UEFA Avrupa Ligindeki temsilcimiz Fenerbahçe bu hafta gruplarında ilk sınavlarını verdiler.Galatasaray mücadelesi ile takdir toplarken.Fenerbahçe elindeki 3 puanı son 8 dakikada kaybetti.Ancak Fatih Terim'in çıkardığı kadro tamamen kazanmaya veya puan almaya ,rakibi ve stadı önemsemeden kora kor oynamak için sahaya çıkmıştı.

 UEFA Şampiyonlar Ligi : M.United 1-0 Galatasaray


  Galatasaray Old Trafford'da konuk olduğu İngiliz devi Manchester United karşısında şanssızdı.Rakibin 2. ve 90.dakikalardaki penaltıları es geçmesi Galatasaray'ın mücadelesini kırmadı.3 topumuz direğe takılırken özellikle son 10 dakikada Manchester United'ı zaman zaman tüm hatları ile sahasına hapsettik.Ancak İngiliz temsilcisinin alanı iyi kapatıp kalesini başarıyla savunması karşısında golü bulamadık.


  Maçın başında sakatlanıp yerini Elmander'e bırakan Umut'un ardından Galatasaray Elmander ile ilerde hava toplarında üstünlüğü ele geçirdi.Hamit ve Amrabat'ın etkili olmaya çalıştığı dakikalarda savunmada yapılan bir anlık dalgınlık sonucu verkaçla ceza sahamıza sızan Carrick topu ağlarımıza gönderdi.Ancak Galatasaray oyun konsantrasyonundan pek birşey kaybetmedi.Valencia ve Kagawa'nın Hakan'ın kanadından gerçekleştirdiği organizasyonlar bir hayli tehlikeli oldu tabiki.Ancak Dany ve Semih ikilisi günün yıldızları olacaklarını ilk yarıdan gösterdiler.

   İlk devredeki dengeli futbol dakikalar geçtikçe biraz daha riskli bir Galatasaray futbolu halini aldı.Özellikle Nani'nin Muslera'yı geçemediği penaltının ardından Galatasaray daha coşkulu bir şekilde rakibinin üstüne gitmeye başladı.Yorulan Felipe Melo ve savunmaya yeterli katkıyı vermeyen Amrabat'ın çıkıp Aydın ve Emre Çolak gibi iki  taze kanla rakibinin üstüne giden Galatasaray arkada da açıklar verdi.Ancak Muslera -Semih-Dany üçlüsünün mükemmel performansı gollere izin vermedi.

   İkinci yarıda Burak ve hemen ardından Emre Çolak'la da pozisyonlar yakaladık.Ancak Dea Gea'yı daha fazla zorlayacak şutlar bulamadık.Selçuk'un kafası direkten dışarı çıkarken 90+'da Aydın'a yapılan müdahale bana kalırsa penaltıydı.

   Kısacası Galatasaray kazanarak kaybetti.Oyun olarak ilerisi için inanılmaz güven verdi.Fatih Terim "Yenilirken bile gurur duyulacak bir takım yaratacağız" sözünü tuttu.


  UEFA Avrupa Ligi : Fenerbahçe 2-2 Marsilya


  Aykut Kocaman yönetiminde kendi evinde henüz Avrupa'da iç saha zaferi yaşayamamış Fenerbahçe geleneği bozmadı.Hem de çok acı bir biçimde.Son 8 dakikaya kadar zafer şarkıları söylenirken maç bitiminde tribünlerin bir kısmı teknik direktör Aykut Kocaman'ı istifaya davet etti.Mersin maçının son dakikalarda şansının yaver gitmesiyle döndüren sarı lacivertliler bu kez aynı oranda şanslı değildi.



 İlk yarıda kendi sol kanadından zaman zaman açıklar verdi Fenerbahçe.Krasic ve Kuyt gibi iki önemli ismin yokluğunda Alex kuşkusuz takımın tek kozuydu.Sahada olması bile takımı yüreklendiriyordu.Meireles ve Mehmet Topal'ın uyumlu bir görüntü çizdiği bir ilk yarının ardından Caner'in zor pozisyonda attığı gol ile içeriye giren Fenerbahçe'de işler yolunda gibiydi.

    
   İkinci yarının başında Ayew ile 2 önemli pozisyona giren Marsilya beklerini de ileriye çıkarıp gol için ciddi girişimlerde bulundu.İşte o anlarda savunmada eksik ve dengesiz yakalandılar.Ve Alex çok düzgün bir kafa vuruşuyla farkı ikiye çıkardı.


  Ancak Fenerbahçe'nin iki senedir yaşadığı oyunu tutup skoru koruyamama hastalığı yine ortaya çıktı.Alex ve Sow'u oyundan alan Aykut Kocaman takımı bu zaafını fazlasıyla ortaya çıkardı.Fenerbahçe oyunu kendi yarı alanında kabul etmesi dışında ceza sahasına da bir hayli yaslandı.

   Önce Valbuena farkı 1'e indirdi.Ardından oyuna giren Bienvenu tüm topları kaybedip ezerek Marsilya'nın tüm hatlarıyla gole gitmesi için ön ayak oldu.İlerde forvetsiz hatta adamsız kalan Fenerbahçe dakikalar geçtikçe baskıyı daha fazla hissetti.Ve nitekim uzatmaların son dakikasında kaçınılmaz sonla karşılaştı.


  Burada tüm suçu Aykut Kocaman'a yüklemekte hata olur.Ancak Bienvenu yerine Semih değişikliği daha etkili olurdu muhtemelen.Stoch ise daha önce oyuna alınarak bir kontra atak tehdidi oluşturulabilirdi.
  


  

30 Ağustos 2012 Perşembe

Mourinho'nun Sihirli Dokunuşları / Real Madrid 2-1 Barcelona


 
   Lige Valencia beraberliği ve Getafe yenilgisi ile başlayan Real Madrid dün gece Bernabeu'da sanki hiç birşey olmamış gibi sahaya çıkıp Barcelona önünde Süper Kupa'ya uzandı.Kötü oynanıp ligde kaybedilen altın değerindeki 5 puanın ardından dün gece Pepe'nin dönüşüyle savunma anlayışını yeniden sağlamlaştıran Mourinho, yine karşılaşmanın taktik kısmında sonucu belirleyen isim oldu.


   Ligin ilk iki karşılaşmasında fizik olarak hazır gözükmeyen Real Madrid dün gece hem toplu hem de topsuz alandaki presi ile Barcelona gibi bir rakibi ilk yarım saatte bir hayli bozdu.İlk yarım saatte Barcelona'nın rakip kaleye geldiği anları hatırlamakta zorlanıyorum.Madrid'li oyuncular orta alanda rakibi bunaltan baskıları ile Mourinho'nun Barcelona maçlarındaki ana oyun felsefesi olan rakibi bozmayı başarıyla gerçekleştirmenin yanı sıra Higuain ve Ronaldo'nun araya koşuları ile pozisyonlarda buldular.Dani Alves'in yokluğunda sağ kanatta görev alan Adriano'nun kanadından maden bulan Real Madrid o kanattan etkili gelmekle de kalmayıp rakibi eksik bırakmayı da başardı. Ancak goller bireysel hatalar sonucu gelirken Higuain'in harcadığı net 2 pozisyondan sonra Messi'nin nefis frikiği içeriye girerken aslında moralleri biraz bozmadı da değildi hani.


  İkinci yarıda tempoyu daha düşürüp rölantiye almak isteyen Real Madrid'de orta sahanın çalışkanı Khedira ve Higuain ile bir net pozisyon daha kaçırdı.65 ve 80.dakikalar arasında orta saha baskısının dozajını artıran Mou'nun ekibi bu dakikalarda bir golle maçı bitirebilecek fırsatlarda yakaladı.Tabi ki takım 80.dakikadan sonra psikolojik olarak arkaya yaslandı.Callejon ve Modric hamleleriyle takıma taze kan katan Mourinho ile 2-1'lik zafere ulaşan Real Madrid kötü bir sezon başlangıcının ardından onlara haftalarca yetecek bir moral motivasyon kazanmış oldu.

 2010-2011 sezonu başında Real Madrid'e gelen Jose Mourinho  herkesler tarafından ilk sezonunda eleştirildi.Belkide ilginç kişiliği nedeniyle sevilmemesi de bunda etkendi.Kulüp içinde kapalı kapılar ardında yapılan oyunlara kurban gitmedi.Kulüpte saygınlığını ve yerini sağlamlaştırdı.

  İlk sezonunda La Liga  ve Şampiyonlar Liginde Barca'ya geçilen ve kupaları kaptıran Mou İspanya Kral Kupası ile yetinmişti.Ancak onun o meşhur "Benim takımlarımı 2.sezon izleyin . " sözü gerçek oldu ve olmaya devam ediyor.Ligde kazanılan şampiyonluğun yanı sıra Nou Camp'ta gelen Barca zaferi çok şeyi anlatıyordu. Şampiyonlar Ligi için ise takımın kadro derinliği anlamında nefesi yetmemişti geçen sezon.Ve bu sezon kazanılan İspanya Süper Kupası.

  Böylece Mourinho'nun Real Madrid'in başına geldiği 2010-2011 sezonundan itibaren kazanamadığı tek kupa olarak UEFA Şampiyonlar Ligi kupası kaldı.

 Burada bahsetmek istediğim asıl olay Mourinho'nun 5-0 'lık mağlubiyetin ardından Real Madrid'e çok yol aldırması.O karşılaşmanın ardından Real 'in Barcelona'ya karşı ezik ve mahkum futbol oynadığı 1-2 maç oldu.Ancak geçen sezon oynanan Barcelona'ya kaptırılan İspanya Süper Kupası maçlarından itibaren oyun olarak sürekli çıkışta olan ve sadece oynatmamak değil hızlı hücumlarla oynamak isteğinde olan bir Real Madrid yarattı Portekizli. Özellikle dün geceki maçın ilk yarısını izleyenler çok daha iyi anlayacaklar beni.

  İşin kısası Real Madrid artık Barcelona'ya karşı mahkum oynamıyor.Hatta ve hatta Barcelona'yı ezik bıraktığı anlar oluyor.Ve bunun başmimarı Jose Mourinho.