14 Aralık 2013 Cumartesi

Aslan Yarım Kalan Şarkıyı Tamamladı / Galatasaray 1-0 Juventus



    Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, sıra dışı bir mücadele oldu. Ertelenme kararı sonrası bozulan zemin beraberliğe razı olan Juventus için avantaj oluştursa da Wesley Sneijder kimsenin beklemediği bir anda ortaya çıkıp Aslan’ı üst tura taşıdı.
    
  Maçın normal gününde 31 dakikalık bölüm oynandı. Bu bölümde beraberlik kendisine yeten Juventus kendi sahasında çok adamla kapanan bir görüntü çizdi. Özellikle top rakibe geçtiğinde Tevez ve Llorente ikili mücadelede eksilen arkadaşlarının yerine hemen kademeye geçip savunma önündeki sete dahil oldular. Hücumda ise kanatlardan geliştirmeye çalıştıkları ataklarda yan toplarla Llorente’nin boy avantajını kullanıp gol aradılar. Galatasaray ise fazla zorlanmadan rakip yarı sahaya yerleştiğinde özellikle sol taraftan Riera’nın bindirmeleri ve ceza sahasına kestiği kavisli ortalarıyla etkili olmaya çalışmıştı.

   Planlar Değişti

   Bastıran kar sonrası ertesi güne ertelenen maçta Galatasaray’ın tüm planları değişti. Oynanan 14 dakikalık bölümde zeminin ne denli elverişsiz olduğu anlaşıldı. Bozulan zeminle birlikte yerden oynama imkanı kalmayan Galatasaray’ın tek hücum planı, ceza sahasına şişirilen yüksek toplarla gol aramak oldu. Juventus için bu bir avantajdı. Zaten öncelikli amacı gol yememek olan İtalyan ekibi için bozuk zeminde defansın konsantre olması gereken tek nokta yüksek toplar olacaktı.  “Bozuk zeminle kontra atak şansımız kalmadı” diyen Conte bir bakıma haklı olabilir. Ancak bu bozuk zeminde avantaj yinede İtalyan ekibindeydi.

    Drogba Faktörü

   İtalya’da Torino’da oynanan maçta 1 gol atan ve son dakikalarda da ceza sahasına doğru gelen yüksek topu Umut’un önüne indirip asist yapan Fildişili yıldız dün yine sahneye çıktı. Ceza sahasına gelen yüksek topu Sneijder’in önüne indirip bir asist daha yaptı. Ve iki Juventus maçında Galatasaray’ın kazandığı 4 puana direkt etki etti.
   Bu karşılaşma özelinde ise Selçuk ve Melo ikilisine değinmek gerek. Bozuk zeminde Pogba-Vidal-Marchisio gibi fizik gücü yüksek oyunculara karşı orta sahada çok iyi mücadele edip hiç geri adım atmadılar. Bu karşılaşma da galibiyeti getiren etmenlerden biride buydu .


  Üst tura çıkan Galatasaray’da sular sanırım uzun süre durulacak. Takım içinde kaybolmaya başlayan arkadaşlık ortamının yeniden inşası için uygun bir fırsat oluştu. Mancini, camia içinde büyük bir kredi kazanırken başkan Ünal Aysal ise kendisine muhalif seslerin şubat ayına kadar susacağı dönemde koltuğunu daha sağlama almak için kendine zaman yarattı.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Anadolu'nun Yeni Şampiyonluk Adayı : Eskişehirspor

Yeni ve şeffaf bir yönetim, yeni teknik kadro, veteran sayılabilecek yabancılar ve potansiyelli gençlere sahip bir takım ve tabi ki desteğini hiç bir zaman esirgemeyen bir taraftar topluluğu. Anadolu'dan eğer yeni bir şampiyon çıkacaksa bunun Eskişehirspor olması muhtemel. Çünkü yukarıda bahsettiğim özellikler dışında yeni başkan Mesut Hoşcan ve yönetiminin şeffaf, herkesi kucaklayan anlayışıyla Eskişehirspor son yıllarda hiç olmadığı kadar kenetlenmiş durumda. Halil Ünal yönetiminden sonra Eskişehir'de huzur ortamı oluştuğu kesin.

    "Şampiyonluk için erken davranılıyor, bunun için sabır gerekli" diyen Ertuğrul Sağlam taraftara sabırlı olunmasını belirtirken kuşkusuz Bursaspor'un ardından Eskişehirspor'da da bir devrim yaparak tarihe geçmek isteyecektir. Elinde Eskişehirspor'u şampiyon yapacak formül mevcut bana kalırsa. Bursaspor'u şampiyonluğa taşıdığı dönemde elde ettiği "zirve" tecrübesi Eskişehirspor'u hedefe ulaştırırken onun en büyük kozu olacaktır. 


Sezona önceki yönetimden kalan bir hayli yüklü miktarda borç ile başladı Eskişehirspor. Alper Potuk'un dışında takımın ana iskeletinin korundu. Ertuğrul hocanın oyuncularla olan iyi ilişkileri sayesinde geçen sezon küsen ve performansı bir hayli düşük seviyede kalan oyuncular bu sezon yeni hocalarının gözüne girebilmek için çok daha sıkı çalışmaya başladı. Ayrıca gençleştirme operasyonu ile Tarık Çamdal , Aytaç Kara , Erkut Şentürk, Hasan Hüseyin Acar ve Abdülaziz Solmaz gibi oyuncular yeni yabancı sınırlaması ve Ertuğrul hocanın onlara olan güveni ile hem hazırlık döneminde hem de ligin ilk 3 maçında forma şansı buldular. 


Dediğimiz gibi ana iskelet kadroyu koruyarak eksiklikler üzerine giden Ertuğrul Sağlam borçlarla boğuşan yönetimi yeni ve gereksiz harcamalara sokmamak için yardımcılarıyla transfer konusunda çok titiz davrandı. Alper Potuk'un transferinde bir miktar para ile birlikte kulübe gelen Bienvenu'nün haricinde yapılan en önemli transfer kuşkusuz Alfred N'Diaye. Bursaspor'da da Sağlam'la birlikte çalışan N'Diaye 1 sezonluğuna Sunderland'den kiralandı. Defansif - kesici özelliği dışında hücuma çıktığı zaman yarattığı etkiyle birlikte Alper Potuk'un yerini doldurabilir Senegalli oyuncu.


  Bunların dışında transfer döneminin son günlerinde kadrosuna kattığı genç ve potansiyelli gençlerin yanı sıra tecrübeli Türk oyuncularla kadro derinliği sağlanmış durumda. Galatasaray'dan transfer edilen Erman Kılıç benim de FM 'de Eskişehirspor'a her dönem transfer ettiğim bir oyuncuydu. Yabancı sınırlaması düşünüldüğünde hem ilk 11 için hem de kulübe için çok önemli bir silah olacaktır. Beşiktaş'tan kiralanan Tanju Kayhan sağ bekte Veysel Sarı'yı yedeklemek için iyi bir alternatif olabilir sezon içerisinde. Parma'dan kiralanan Jorquera 'dan Ertuğrul Sağlam'ın yeni bir Batalla yaratıp yaratamayacağını göreceğiz. Parma'da teknik direktör Roberto Donadoni'den forma şansını koparamayan Şilili oyuncu Eskişehirspor'un merkezdeki yaratıcılık eksikliğine çare olabilir. Genç oyuncu takıma uyum sorununu takımdaki bir diğer Şilili olan Rodrigo Tello'nun da yardımıyla aşacaktır.

    Bunların dışında kulübün geleceğini de düşünen yönetim Bertul Kocabaş, Mahmut Boz ve Okan Aydın gibi 3 genç ismi de kadroya kattı. Özellikle Okan Aydın kendisini yakından tanıyan scout'lar ve altyapı gözlemcileri tarafından Eskişehirspor'un bu yaz döneminde yaptığı en önemli hamle olarak gösteriliyor. 


   Yakın zamana kadar Almanya U17 takımında forma giyen Okan Aydın, Türk scout ekiplerinin analizine göre bileklerine oldukça hakim , dribling kapasitesi yüksek bir kanat oyuncusu. Ayrıca cepheden kaleye gönderdiği etkili şutlarıyla Almanya U17 Milli Takımıyla pek çok gole imza attı. Almanya'da fiziksel olarak yetersiz gözükmesi A Milli forma ve Eskişehirspor'u seçmesindeki en önemli neden.

   Eskişehirspor'un ana iskelet kadrosu bu gençlerin takıma uyumu, gelişimi ve performansları için de son derece önemli rol oynayacak. Diomansy Kamara, Necati Ateş, Dede, Hürriyet, Tello, Diego, Akaminko, Veysel Sarı, Erkan Zengin, Sezgin Coşkun ve Servet Çetin gibi tecrübeli ve yetenekli isimler bu gençlere öncülük edip Eskişehirspor'u kısa sürede hedeflerine ulaştırabilirler. 

       Ligin ilk 3 maçındaki Eskişehirspor'un en önemli eksiği son vuruşlardaydı. Forvet hattına baktığımızda Necati'nin geçen sezonun ikinci yarısından beri formsuz bir görüntü çizmesi , Bienvenu'nun özellikle Fenerbahçe maçındaki yetersiz performansı Eskişehirspor'un kadroda sıkıntı yaşadığı tek bölge. Bu iki oyuncu Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında bitirici vuruşlardaki isabetsizlikleri ile Eskişehirspor'un iyi oynadığı bu iki zor maçtan sadece 1 puan çıkarabilmesine neden oldular. 
  
       Eskişehirspor yine de ligin ilk 3 haftasında oynadığı karşılaşmalarda taraftarları ve spor yazarları tarafından tam not aldı diyebiliriz. Özellikle Fenerbahçe deplasmanında kısa toplarla ve aniden atağın yönünü değiştiren paslarla oyunu tutarak rakibine zor anlar yaşattı. Bursaspor maçında ligin ilk maçı olmasının da heyecanıyla hücum hattında istenen verim alınamasa da Erkan Zengin gibi bir yeteneğin yarattığı 2 golle lige zaferle başladı. 

  Galatasaray'la son 3 sezondur olduğu gibi Eskişehir'de 0-0 bitirdi yine maçı siyah kırmızılılar. Kalesinde rakibine fazla pozisyon şansı vermedi Eskişehirspor. Özellikle Ndiaye yanında oynayan Aytaç'ın geride kalmasıyla hücum sahasına daha çok çıkıp etkili oldu. Melo ve Selçuk , Veysel ve Tarık'ın kanattan yaptığı bindirmeleri kovalaması nedeniyle çok etkisiz bir maç çıkardılar. Necati'nin karşı karşıya değerlendiremediği pozisyon ise 2 puana mal oldu. 

       Öncelikle bu sezon ligde ve kupada gösterilecek iyi ve istikrarlı bir performansla Avrupa Kupası kovalanmalı. Takım bir kaç sezondur lige iyi başlamasına rağmen ligi genellikle 6-7-8.sıralarda bitiriyordu. Örneğin geçen sezon ligin ilk yarısında ilk 5'te olan takım , ikinci yarı yaşadığı düşüşle 46 puanla ligi 8. sırada bitirdi. 
    
       Borçlarla boğuşmak da yönetimin en önemli savaşı olacak.

       Ertuğrul Sağlam'ın elinde alternatifli sayılabilecek, kaliteli bir kadro mevcut. Yönetimiyle, taraftarıyla tam destek veren bir şehir var ortada. Eskişehirspor için başarılı yıllar inşallah bu sezondan itibaren başlar.



                                                                                                                 ANIL YAZAR - Transfermerkez.com

29 Haziran 2013 Cumartesi

Rüzgar Gibi Geçti / Jose Mourinho'nun Real Madrid Macerası



   2010 yazında Real Madrid başkanı Florentino Perez , Jose Mourinho'yu bir kurtarıcı olarak takımın başına getirdiğinde Barcelona geride kalan 4 sezon içinde özellikle La Liga da ve Şampiyonlar Liginde hegemonyasını kurmuştu. Ve daha önce 3 ayrı ligde ( Portekiz,İngiltere,İtalya ) şampiyon olmuş , iki ayrı takımla ( Porto ve İnter ) da Şampiyonlar Ligini kazanmış biri olarak "Special One" Jose Mourinho , Real Madrid'in bu hegemonyayı kırması takımın başına getirilebilecek en mükemmel isimdi. Mourinho daha bir kaç ay önce İnter'le Barcelona'yı Şampiyonlar Ligi yarı finalinde mağlup etmiş ve finalde de Bayern Münih'i geçip Bernabéu'nun çimlerinde Şampiyonlar Ligini kazanmış biriydi.

   Jose Mourinho  Real Madrid'in kendine ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Ancak Madrid'de işler pek de onun istediği gibi yürümüyordu. Barcelona'nın La Masia altyapısının en harika jenerasyonunun dışında medya ve bazen futbolcularla da savaşmak zorunda kaldı. Tabi en önemlisi kulüp içinde yaşanan savaştı. Başkan Florentino Perez'in de müdahil olduğu Valdano & Mourinho savaşı özellikle 2010-2011 sezonunda Madrid ekibine ciddi zararlar verdi.


   2010 - 2011 SEZONU - PARANOYA , İHANET, SAVAŞ 

   Barcelona'ya son büyük darbeyi vuran isim Mourinho, bu kez Real Madrid'in teknik direktörü olarak Barcelona'nın karşısındaydı. La Masia'nın en harika jenerasyonu Pep Guardiola'nın tarihin en iyi takımına dönüşmüştü.  29 Kasım 2010'da Nou Camp'ta alınan 5-0'lık galibiyetle Barcelona , İnter'e karşı kaybettikleri Şampiyonlar Ligi yarı finalinin rövanşını almış oldu Jose Mourinho'dan. Bu Jose Mourinho için sıkıntılı günlerin başlangıcıydı. Bu karşılaşmadan sonra Higuain'in de sezonu kapattığı haberi Mourinho'nun canını sıkmıştı. Kulübün Sportif Direktörü Valdano ile aralarında geçecek savaşın nedenlerinden biri de bu sakatlığın ardından Mourinho'nun forvet transferi istemesiydi. Çünkü Mourinho Karim Benzema'yı yetersiz buluyor ve yedek oturtuyordu. Valdano ise "Takımda bir forvet var ancak yedek kulübesinde oturuyor " sözleriyle Mourinho'yu hedef alıyordu. 




   Aslında sezon başında da Mourinho ve yönetim arasında transfer konusunda anlaşmazlıklar yaşanmıştı. 33 Milyon Euro'ya alınan Di Maria ve bunların haricinde Ricardo Carvalho ve Sami Khedira transferlerinde de Real Madrid yönetimi Mourinho'yu fazlasıyla sorgulamıştı. Belkide ortak noktada anlaşılan tek transfer Mesut Özil'di.
   Valdano ise kendi transferlerini yapmıştı. Pedro Leon ve Sergio Canales gibi iki genç isim takıma kazandırılmıştı ancak Mourinho onları planlarında hiç ama hiç düşünmüyordu. Hatta bir maçtan sonra Pedro Leon'un neden kadroya alınmadığı sorusuna "O sadece Pedro Leon . Ne Pele ne de Maradona. Beş dakika önce Getafe'de oynuyordu " diyerek hem sert hem de alaycı bir şekilde tavrını ortaya koyuyordu. 
 

 Gonzalo Higuain'in sakatlığı Mourinho'nun elini forvet transferi istemek için yeniden kuvvetlendirdi. Ve yönetim Mourinho'nun bu isteğine en sonunda boyun eğdi. Hem Valdano'yu hem de yönetimi alt etmişti Portekizli. Ancak istediği isimler yerine bambaşka biri ismi getirdiler. Hem de kiralık olarak. Los Galacticos olarak bilinen Real Madrid Manchester City'den Adebayor'u kiraladı. Mourinho istediği ismi getiremese de bu transfer zaferinin dışında Valdano'nun soyunma odasına inmesini ve deplasmanlara takımla gelmesini de yasakladı. İkili arasındaki soğuk savaş her geçen gün ayyuka çıkıyordu. 


 Takım ise bu olaylara karşın çok iyi gidiyordu. Real Madrid 7 maçtır yenemediği O.Lyon'u eleyip seneler sonra Şampiyonlar Liginde ikinci turu geçiyordu. Tottenham engelini de aşan eflatun beyazlıların yarı finaldeki rakibi Barcelona olmuştu. Aynı şekilde İspanya Kral Kupasında da işler iyi gitmişti. Bir önceki sezon Alcorcon'a elenen Real Madrid Copa Del Rey'de de finale çıkmıştı ve orada da rakip tanıdıktı ; Barcelona. Ligde ise işler iyi gitmemişti. Barcelona ile Santiago Bernabéu'da oynanacak La Liga maçı öncesi 5 puan fark vardı. Ve 2 hafta önce Sporting Gijon'a burada kaybedilmişti. Bu mağlubiyet Mourinho'nun çalıştırdığı takımların 9 yıl sonra aldığı ilk iç saha mağlubiyeti oluyordu. Kimilerine göre bu mağlubiyet seriyi Barcelona'nın bozmasını istemeyen Mourinho tarafından kasıtlı olarak alınmış bir mağlubiyetti. Barcelona ile 11 günde oynanacak 3 El Clasico vardı. Santiago Bernabéu'daki lig maçında geriye düşmesine rağmen maçı çevirmeyi başaran Real Madrid, 4 gün sonra oynanacak Kral Kupası finali için umut veriyordu. 

  4 gün sonra Valencia'da Mestella'da Barcelona ile Copa Del Rey finaline çıktı Real Madrid. 5-0 'lık hezimetten ders çıkarıp takımı yumuşak oyun anlayışından sert - katı defans yapan , oyunu kendi yarı alanında kabullenen ve kapanan bir sisteme geçirmişti Portekizli. Stoper olan Pepe'yi Xabi Alonso ve Khedira ile birlikte orta alana çekmişti . Barcelona'nın "tiki-taka"sı ilk yarıda iflas etti. İkinci yarıda oyunu yeniden eline alıp boğucu pas trafiğiyle rakibini bunaltsa da golü bulamayan Katalanlar , maçın uzatmalara gitmesinin gerginliğini yaşıyorlardı. Orta alanda kazanılan her top kontra atağa dönüşüyordu. O kontra ataklardan birinde Di Maria'nın ortasına yükselen Ronaldo , Real Madrid'e zaferi ve kupayı getiren golü atıyordu. Bu Mourinho'nun Real Madrid ile Barcelona'yı alt ettiği ilk maç oluyordu. 


  
  Şampiyonlar Ligi yarı finalinde ise ilk maçta Bernabéu'da Barcelona'ya 2-0 kaybedilince turu geçme şansını mucizelere bırakan Real Madrid'de ilk sezon elde edilen tek şey Kral Kupası zaferi olmuştu. Kulüp içinde yaşanan mücadele takımı olumsuz etkilemişti. Mourinho'nun "Real Madrid büyük bir kulüp ancak kulübün yapısı o kadar da güçlü değil " sözleri sezon boyunca yaşanan kulüp içi gerginliği gözler önüne seriyordu. 

  Bu sezon elde edilen tek başarı Kral Kupası zaferiydi .Bu Mou için de hoş bir durum değildi ama aklımıza onun şu meşhur sözü hemen düşüveriyordu : " Benim çalıştırdığım takımlara bakarsanız ikinci sezonlarında çok daha başarılı olduğunu görürsünüz " .


   2011 - 2012  SEZONU  -  İŞLER DEĞİŞİYOR  

    Geçen sezon kazanılan Kral Kupası Real Madrid ve Jose Mourinho için teselli dahi olamamıştı. Barcelona'nın tavan yapmış futbolu karşısında yeni arayışlar denen Mourinho bu sezon daha farklı bir taktik deneyecekti. Özellikle hücum oyuncularıyla yapılan vurkaç taktiği de denen ani ön alan presleriyle Barcelona'nın pas trafiğini aksatmayı hedefledi Mourinho. Bunu Ronaldo , Mesut ve Di Maria gibi hücum oyuncularıyla yaparak kazanılan her top sonrası en kısa sürede rakip kaleye gitmeyi amaçladı. 

   Bu sezon başında takıma Portekizli sol bek Fabio Coentrao,  Fransız genç stoper oyuncusu Raphael Varane , Espanyol'dan  Jose Callejon, Bayern Münih'ten  Hamit Altıntop ve B. Dortmund'tan  Nuri Şahin gibi isimler dahil edilmişti.


   Sezonun açılışında İspanya Süper Kupasında Santiago Bernabéu'da 2-2 biten El Clasico sonrası Nou Camp'ta yukarıda bahsettiğim taktiğin ilk örneklerini izledik. Pepe'yi stoper'de kullanan Mourinho , geçen sezon çoğu kişiye göre dayak atarak Barcelona'yı yenmeye çalışmıştı. Bu kez denenen taktik ise daha akıllıcaydı. 

   Real Madrid iki kere geri düşüp iki gere eşitliği sağladığı maçta 3-2 mağlup oluyordu . Mourinho ve Real Madrid bir kez daha hedefine ulaşamamıştı. Maçtan geriye ise aklımızda gene benzer sahneler kalırken, geceye damgayı o dönem Pep Guardiola'nın yardımcısı olan Tito Villanova'nın gözüne parmağını sokan Jose Mourinho vurmuştu.







  Süper Kupayı kaybeden Real Madrid , ligde ise istediği tempoyu oturtmayı başarmıştı. Sezona Zaragoza deplasmanında alınan 6-0'lık galibiyetle giren Real Madrid, 3.hafta Levante deplasmanında aldığı 1-0'lık mağlubiyetin hemen ertesi hafta da Racing Santander deplasmanında da 0-0'lık skorla 1 puana razı oluyordu. Ancak bu iki sonuç Real Madrid'i ligden koparmamıştı. Çünkü sakatlık sıkıntıları yaşayan Barcelona'da ligde üst üste kayıplar yaşıyordu. Santander deplasmanından sonra çıktığı 19 maçta 18 galibiyet aldı Real Madrid. Kaybettikleri puanlar ise yine Barcelona kaynaklıydı.

   10 Aralık 2011'de Santiago Bernabéu'da oynanan La Liga mücadelesinde Barcelona karşısında Benzema'nın  El Clasico tarihinin en erken golüne imza atarak öne geçirdiği Real Madrid ilk yarım saat iyi oyunuyla "Evet, bu kez Madrid alacak maçı " dedirtti. Ancak Barcelona soyunma odasına 1-1'le gitmeyi başardı. 
   İkinci devrede Barcelona kendi futbolunu oynamaya başladı. İlk yarıda Real Madrid'in presi karşısında oyunu bozalan Barcelona ikinci yarıda kendine gelip pas trafiğini başlatınca sonuç Real Madrid için bir kez daha hüsran oldu. Ronaldo kaçırdığı iki net golle eleştirilen isim oluyordu. 


  Bu mağlubiyetin hemen ertesi hafta Sevilla deplasmanında 6-2'lik skorla kazanan Real Madrid hala güçlü kaldığını gösteriyordu. Ligin 23.haftasına gelindiğinde Barcelona'nın 10 puan önündeydi Real Madrid.

 18 Ocak 2012'ye geldiğimizde Barcelona ve Real Madrid randevusu bu kez Kral Kupasındaydı. Cristiano Ronaldo'nun golüyle öne geçmişti Real Madrid.  Ancak Puyol'un kafası ve Abidal'ın savunma arkasına sarkarak attığı gol ile zafer gene Barcelona'nın oluyordu. 

                           

   Bu karşılaşmadan sonra Mourinho ile Ramos'un yaşadığı soyunma odası tartışması ise yine İspanyol basınına yansıyordu. İşte ikili arasında kaybedilen ilk maç sonrası soyunma odasında yaşananlar :
---------
  Mourinho: Maçtan sonra röportajlarda beni batırmışsınız.
Ramos: Hayır “Mister”, Siz sadece gazetelerin yazdığı kadarını okudunuz. Bizim söylediklerimizin hepsini değil..
Mourinho: Doğrudur, siz İspanyollar, Dünya Kupası kazandınız ve gazeteci arkadaşlarınız sizi kolluyor. Kaleci gibi!!!..
Casillas: (Bu muhabbetten 30-40 metre uzakta diğer kalecilerle çalışıyor). Mister, burada her şey adamın yüzüne söylenir!
Mourinho: Sergio (Ramos), Puyol’un golünde neredeydin?
Ramos: Pique’yi marke ediyordum.
Mourinho: Puyol’u marke etmen gerekiyordu.
Ramos: Evet ama Pique çok boş kalıyordu biz de markajı değiştirmeye karar verdik.
Mourinho: Ne oluyor? Şimdi de teknik direktör mü oldunuz?
Ramos: Hayır ama sahada şartlara göre olur bu değişiklikler. Bazen bunu yapmak lazım. Siz hiç futbolcu olmadığınız için bazen saha içinde ne döndüğünü bilmezsiniz…
------------
  7 gün sonra Nou Camp'taki rövanşın ilk yarısında Pedro ve Dani Alves'in harika golleri ile soyunma odasına 2-0 önde giden Barcelona herkes gibi bana da işin bittiğini düşündürmüştü. Ancak ikinci yarıda Mourinho takımına agresif ön alan presi yaptırarak Barcelona'nın pas trafiğini kopardı. Ronaldo ve Benzema ile skoru eşitleyen Real Madrid turu getirecek golü bir türlü bulamayınca turu geçen taraf Barcelona oldu.  Ancak bu karşılaşma bazı şeylerin değiştiğinin bir göstergesiydi.

  21 Nisan 2012'de Camp Nou'da oynanan El Clasico öncesi Real Madrid Barcelona'nın 4 puan farkla önünde lider durumdaydı. Yani baskı Barcelona'nın üzerindeydi. Hafta arası iki takımda Şampiyonlar Ligi yarı final mücadelelerinde deplasmana çıkmışlar ve mağlup olmuşlardı. Barcelona'da Guardiola Şampiyonlar Ligi rövanş mücadelesini ligden daha önemli görmüş olacak ki Pique, Pedro , Alexis Sanchez ve Fabregas'ı yedek oturtmuştu. Real Madrid köşe vuruşundaki karambolde Khedira ile öne geçtikten sonra takım olarak topun arkasına geçtiler. Özellikle Xabi Alonso ve Khedira harika bir performans sergilediler. Real Madrid yakalansa da Mesut'un Ronaldo'ya attığı harika pasla yeniden öne geçip 2-1'lik skorla Camp Nou'dan zaferle ayrıldılar. Mourinho 'nun tılsımı şeytanın bacağını kırmıştı. Ve şampiyonluklarını bir nevi garantilemiş oldular. 


   Şampiyonlar Ligini geçen sezon Barcelona'ya kaptıran Real Madrid, bu sezon yine yarı finalde bu kez Bayern Münih'e kaybetti. Özellikle maçın uzatma dakikalarında bir hayli yorulmuştu Mourinho'nun takımı. İki El Clasico arasına sıkışan iki Bayern Münih maçı takımı adeta tüketmişti.  Belkide bu karşılaşmada Real Madrid'in kadrosunun o kadar da geniş olmadığı ortaya çıkıyordu.
  

Bernabéu'da penaltılara giden maçta  gülen taraf Bayern Münih oldu.

  Real Madrid 2011-2012 sezonunu 100 puan toplayıp gol rekoru kırarak şampiyon bitirdi. Bilbao deplasmanında kazanarak şampiyonluğu garantileyen Real Madrid'li oyuncular çok mutluydu. Ama mutlu olan biri daha vardı. O da 3 ayrı ligde (İngiltere,İtalya ve İspanya) şampiyonluk yaşayan özel adam, Jose Mourinho. 



   Mourinho yönetimindeki Real Madrid ikinci sezonunda La Liga'da mutlu sona ulaşmış oluyordu. Cristiano Ronaldo ise Mourinho ile adeta bir gol canavarına dönüşmüştü. 

   
    2012 - 2013 SEZONU - İŞLER DÜZELİYOR DERKEN 

 Geçen sezonu lig şampiyonu olarak bitiren Real Madrid 2012 yazında Tottenham'dan Luka Modric'i kadrosuna kattı. Granero ile yollar ayrıldı. Lass Diarra 'yı gözden çıkarılıp Anzhi'nin yolunu tutarken Mourinho transferin son saatlerinde Chelsea'den eski oyuncusu Essien'i kiraladı.


  Sezona gene bir El Clasico ile merhaba dedi Jose Mourinho'nun takımı. Geçen sezon takım içinde yine pek çok kriz yaşanmıştı. Ama La Liga şampiyonluğunun yanında , Şampiyonlar Liginde de en azından Barcelona'nın kupayı kazanamaması birleşince bu sorunlar bir süreliğine unutulmuştu. 

 23 Ağustos 2012'de İspanya Süper Kupasında Camp Nou'da Barcelona'ya konuk olan Real Madrid sahadan 3-2 mağlup ayrıldı. Bu karşılaşmadan önce Valencia ile ligin ilk haftasında Santiago Bernabéu'da 1-1 berabere kalan Real Madrid , bu karşılaşmadan 3 gün sonrada Getafe deplasmanında 2-1 mağlup oldu. 

   Kötü sonuçlanan bu 3 maçın ardından 29 Ağustos 2012'de Bernabéu'yu dolduran Real Madrid'liler takımlarının ilk 45 dakikadaki şovuna tanıklık ettiler. Real Madrid maça çok hızlı girmiş 11.dakikada Higuain ile öne geçmişti. 8 dakika sonra ise Ronaldo kontra atak sonrası farkı ikiye çıkarmıştı. Ancak ilk 20 dakikada Higuain 2 , Ronaldo da 1 net gol pozisyonundan yararlanamamıştı. İlk 20 dakikada rakibini boğmuştu Mourinho'nun takımı.



  28.dakika'da Adriano'nun kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan Barcelona oyundan kopmadı. Messi nefis bir frikik golüyle Casillas'ı avladı.


  
  İkinci yarıda tempoyu daha düşürüp rölantiye almak isteyen Real Madrid'de orta sahanın çalışkanı Khedira ve Higuain ile bir net pozisyon daha kaçırdı.65 ve 80.dakikalar arasında orta saha baskısının dozajını artıran Mou'nun ekibi bu dakikalarda bir golle maçı bitirebilecek fırsatlarda yakaladı.Tabi ki takım 80.dakikadan sonra psikolojik olarak arkaya yaslandı.Callejon ve Modric hamleleriyle takıma taze kan katan Mourinho ile 2-1'lik zafere ulaşan Real Madrid kötü bir sezon başlangıcının ardından onlara haftalarca yetecek bir moral motivasyon kazanmış oldu.


  
  Bu zaferle birlikte Mourinho'nun geldiği 2010 yazından beri Real Madrid'le kazanmadığı tek kupa UEFA Şampiyonlar Ligi Kupası kalıyordu. Ancak bu başarıyı engelleyecek pek çok sıkıntı yaşanıyordu. Önce Ronaldo'nun maaş zammı isteği ve ayrılmak istiyorum sözleri ile kulübe ve takıma yaşattığı psikolojik sıkıntı geldi. Ardından da Deportivo La Coruna ile Bernabéu'da oynanan La Liga maçının devre arasında oyundan alınan Mesut Özil'in formasını ikinci yarıya çıkarken içine giyen Sergio Ramos , hocasına ince bir göndermede bulundu. Sergio Ramos'un bu hareketi yapmasının sebebi ise muhtemelen Deportivo maçından bir hafta önce Şampiyonlar Liginde oynanan Manchester City  maçında yedek kalmasıydı. 



  Bu sezon takımın başına Tito Villanova'yı getiren Barcelona ligde kusursuz bir performans ortaya koyarak ilk 6 maçını kazanmıştı. Real Madrid'i geride bırakan Villanova'nın Barca'sına dur diyen ise Mourinho oldu. 7 Ekim 2012'de Camp Nou'da oynanan El Clasico 2-2 sonuçlandı. Mourinho artık Barcelona'yı tamamen çözmüş görünüyordu. Ancak bu diğer maçlarda alınan sonuçlar onları şampiyonluk yolunda hiç bir zaman Barcelona'ya puan olarak yaklaştırmadı.

  Jose Mourinho'nun bu sezon oyuncularıyla yaşadığı sıkıntılardan biri de Iker Casillas'la oldu . Takımın yıllardır kaptanı olan , başarılı İspanyol eldiven ile yaşanan sıkıntı Marca Gazetesine dahi taşındı. Malaga maçında yedek kalan Casillas ile sorunlar yaşandığı aşikardı. 2 maç yedek oturan Casillas Osasuna deplasmanında 0-0 sona eren karşılaşmada yeniden ilk 11'e döndü. Ama Valencia ile oynanan Kral Kupası Çeyrek Final rövanş maçında sol eli kırılan Casillas uzun bir sakatlık dönemine girdi.

 Mourinho ile hali hazırda sıkıntılar yaşayan İspanyol eldiven'in yerine Real Madrid altyapısında yetişen ve sezona Sevilla'da başlayan Diego Lopez transfer edildi. 


  30 Ocak 2013'te Kral Kupası Yarı Final ilk maçında Santiago Bernabéu'da karşılaşan iki ekibin mücadelesinde mutlak favori Barcelona'ydı. Kaleden Casillas, savunmadan Sergio Ramos, Pepe , Marcelo ve hatta o bölgenin bir diğer alternatifi Coentrao'nun sakatlığıyla defans kurgusunda ciddi değişikliklere giden Mourinho , 2011 yazında "Seni ileride ilk 11'de oynatmayı düşünüyorum " diyerek kandırdığı 19 yaşındaki Raphael Varane ve onla usta çırak ilişkisi oluşturan Carvalho ile defans tandemini oluşturdu.
  
   Şampiyonlar Ligi ile birlikte elde kalan 2 gerçekçi hedeften biri olan Copa Del Rey 'de rakip Barcelona olunca şahsen ben bu maçta Real Madrid'e hiç şans tanımıyordum. Mourinho faktörüne rağmen bu sezon sadece 1 maç kaybetmiş Barcelona karşısında eksikleri olmasına rağmen Mourinho 'nun doğru taktikleriyle gene iyi bir Real Madrid izledik. Ligdeki puan farkının fazla olması nedeniyle Real Madrid'li oyuncularda bu maça ayrı bir motivasyonla çıkmıştı. 




  Elde kalan 2 gerçekçi hedeften biriydi Copa Del Rey. Bu nedenle ligde 15 puan farkla önde olan Barcelona'ya oranla daha aç ve daha hırslı bir Real Madrid olmalıydı sahada. Savunmadaki defoyu Mourinho'nun klasikleşmiş ani ön alan baskısı ile kapatmaya çalışan Real Madrid'de defans tandemi de mümkün olduğunca orta sahaya yaklaşıp hem orta sahadan destek alıyor hem de rakibe oranla orta sahada daha kalabalık kalıyorlardı. Ev sahibi onca eksiğine ve kulüp içi soruna rağmen kimsenin beklemediği kadar iyi bir ilk yarı geçirmiş oldu.

  İkinci yarının başında golü bulan Barcelona oldu. Maçın başından beri Barcelona forvetlerine göz açtırmayan, ustası Carvalho'nun hatasını bertaraf ederek çizgiden top çıkaran 19 yaşındaki Varane , ileri çıktığı bir korner ertesinde iyi yükselip takımına beraberliği getirdi. Real Madrid bu golden sonra coşkulu bir biçimde 2.gol için rakip kaleye gitse de sonuç çıkmadı ama eksik kadrosuyla takdiri hak eden bir oyun oynadı. Ve şüphesiz gecenin yıldızı Raphael Varane 'dı.


   26 Şubat'taki rövanşta da Varane sahneye çıkan isimlerden biri oldu. Maç boyu savunmada başarılı bir performans çizen genç Fransız, ileri çıktığı bir kornerde bir kez daha Barcelona filelerini havalandırdı. Ronaldo'nun 2 golüyle karşılaşmayı 3-1 kazanan Real Madrid Kral Kupasında adını finale yazdırmış oluyordu. 


  
  Kral Kupası'ndaki 3-1'lik zaferden 4 gün sonra ligde karşılaşan iki takımın mücadelesinde gülen taraf yine Real Madrid ve Jose Mourinho oldu. Yine diyorum çünkü bu maçla birlikte El Clasico'lardaki son sekiz maçta Real Madrid sadece 1 kez mağlup olmuştu. Ligdeki mücadeleye Ronaldo , Mesut, Khedira ve Higuain gibi as oyuncularını yedek bırakarak başladı Mourinho. Diğer gerçekçi hedef olan Şampiyonlar Ligi için oyuncularını koruyordu. Bu karşılaşmada oyuna sonradan giren Ronaldo maç sonunda Barcelona'nın çektiği toplam şuttan daha fazla şut atmıştı kaleye. 





  Takım Şampiyonlar Liginde Manchester United'ı 2.Turda elemiş, Çeyrek Finalde Galatasaray ile eşleşmişti. Santiago Bernabéu'daki ilk maçta rahat bir tempoda 3-0 kazanan Real Madrid İstanbul'da ise ikinci yarıda darmadağın oldu. 1-0 öne geçtiği maçta rakibine 3-2 mağlup olan Mourinho'nun takımı Galatasaray önünde zaman zaman çok zor durumlara düştü.



 Yarı finaldeki rakip Borussia Dortmund'tu . Alman ekibiyle grup aşamasında da karşılaşan Real Madrid Signal Iduna Park'ta mağlup olmuş , Santiago Bernabéu'daki maçta ise 1 puanı Mesut'un son dakikalarda attığı frikik golüyle kurtarabilmişti. Galatasaray'a karşı İstanbul'da TT Arena'da oynanan maçta kırmızı kart gören Arbeloa nedeniyle defansta bir takım değişikliklere gitti Mourinho. Sergio Ramos uzun bir aradan sonra sağ beke dönmüştü. Stoperde ise Pepe ile Varane oynuyordu. Bu ikilinin Lewandowski'ye karşı aciz kalacağının sinyalini Galatasaray maçında görmüştük aslında. İkinci yarıda art arda gelen Galatasaray atakları golle sonuçlanırken Pepe ve Varane ikilisinin hataları yine ön plana çıkıyordu. Lewandowski 4 golle Real Madrid'i yıkan isim olurken ikinci maç öncesi Real Madrid'e meşhur " Santillana Ruhu" gerekecekti.


  
 Aslında o ruhun kıpırtıları , belirtileriyle girdi Real Madrdi maça. Higuain ile 3 , Ronaldo ve Mesut'la da 1 net pozisyondan yararlanamayan Mourinho'nun takımı bu golleri maçın sonunda çok ama çok arayacaktı. Sergio Ramos'un yeniden stopere dönmesiyle Lewandowski'nin etkinliği sona erdi. 82.dakikada Karim Benzema , 88.dakikada da Sergio Ramos'un golleriyle Bernabéu tribünleri Santillana Ruhuna inanmaya başlamışlardı. Ancak olmadı. Real Madrid elindeki son gerçekçi hedef olan UEFA Şampiyonlar Ligine geçen sezonun ardından yine bir Alman takımı tarafından yine yarı finalde veda ediyordu.
 

  Bu maç geçen sezon oynanan Bayern Münih maçını hatırlatmıştı bana ilginç olarak. Geçen sezon o karşılaşmada uzatma dakikalarında adeta dilleri dışarı çıkan Real Madrid takımının rotasyonunun Şampiyonlar Ligi için yeterli olmadığını yazmıştım. Bu savımı Dortmund maçından sonra daha şiddetli savunmakla birlikte forvet hattındaki Higuain'in de Real Madrid'in büyük hedeflerine uymayan bir forvet olduğuna emin oldum artık. Higuain'in maçın başında kaçırdığı net fırsatlar belki tura belkide kupaya mal oldu.

  Ve sezonun son maçına , son hedefine gelmişti sıra. Copa Del Rey  yani Kral Kupasına. Finaldeki rakip şehrin diğer takımı Atletico Madrid. 

  Pepe ile girdiği ağız dalaşı nedeniyle uzun süredir kadroya dahi giremeyen Raul Albiol'u ilk 11'de başlatan Mourinho egosuna yenik düştü. Çünkü Real Madrid'in yediği beraberlik golünde Raul Albiol'un de hatası vardı. 

  İkinci yarıda ise Atletico Madrid teknik direktörü Simeone savunma ve orta saha hatlarını yakın kurarak alan daraltarak Real Madrid'in ilk yarıda elde ettiği orta saha üstünlüğünü sonlandırdı. Şansta Real Madrid'in yanında değildi. Mesut'un 2 , Ronaldo'nun da 1 şutu direkte patladı. Juanfran bir pozisyonda topu çizgiden çıkardı.

 Maçın uzatmalara gitmesi, Mourinho'nun ihracı ve yorulan Real Madrid takımı karşısında 14 senelik seriyi sona erdiren isim Miranda oldu. Ön direkte Essien'in markajından kurtulan Miranda Diego Lopez'in de boşa çıkmasıyla topu ağlara gönderdi.  Real Madrid'e karşı son galibiyetini 1999'da alan Atletico Madrid bu seriyi sona erdirmekle de kalmayıp , Copa Del Rey'i Santiago Bernabéu'da rakibinin elinden alıp götürmüş oldu. Maçın yıldızlarından biri de kalesinde devleşen 20'lik eldiven Courtois'ti . 



  Artık yolun sonuna gelinmişti. 2010 yazında göreve gelen Mourinho , 2010 Ekiminde alınan 5-0'lık Barcelona mağlubiyetinin ardından Real Madrid'e çok yol aldırdı. 1 Kral Kupası , 1 La Liga , 1 İspanya Süper Kupası kazanan Mourinho gerek basınla gerek futbolcularla gerek yönetimle yaşadığı sorunlar nedeniyle artık istenmeyen adam ilan edilmişti İspanya'da. Belkide Şampiyonlar Ligini kazanabilseydi işler farklı olabilirdi. Ancak Real Madrid uzun süredir Şampiyonlar Ligini kazanamıyor ve kulüp için bu herşeyden önemli. Belki Real Madrid Barcelona'ya karşı itibarını geri kazandı ancak Şampiyonlar Ligi hep en önemli eksik olarak gözüktü.

  Benim görüşümse Mourinho'nun Real Madrid performansının başarılı sayılabileceği yönünde. Tam birşey söyleyemiyorum .Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi Mourinho öncesi dönemde Alcorcon'a elenen Real Madrid, Mourinho ile Kral Kupasını kazandı. La Liga'da Barcelona'yı Camp Nou'da yenerek şampiyon oldu. Barcelona'ya karşı hem oyun olarak hem de psikolojik olarak Real Madrid'i öne geçirdi .Her ne kadar Barcelona teknik adam sıkıntısı yaşasa da bu Mourinho'nun sihirli tılsımıyla Barcelona'yı durdurduğu gerçeğini değiştirmiyor. İspanya Süper Kupasını da kazandı. Ancak bir eksik vardı. Şampiyonlar Ligi. Bu eksiklikte  bence Real Madrid'in kadro derinliğinin yeterli olmaması etkili oldu. Mourinho'nun elinde Higuain yerine daha bitirici ve daha kaliteli bir forvet olsaydı  Ronaldo'nun hücum yükü azalabilirdi. 

 Öyle veya böyle The Special One 3 sezon boyunca beni Real Madrid'li yaptı. Şimdi Chelsea'ye geri döndü. Yine kendini neden özel biri olarak gördüğünü kanıtlamak için sıradışı işler yapıp mücadeleye devam edecektir.













   

31 Ocak 2013 Perşembe

Oh La La ! Varane / Real Madrid 1-1 Barcelona


   Kaleden Casillas, savunmadan Sergio Ramos, Pepe , Marcelo ve hatta o bölgenin bir diğer alternatifi Coentrao'nun sakatlığıyla defans kurgusunda ciddi değişikliklere giden Mourinho , 2011 yazında "Seni ileride ilk 11'de oynatmayı düşünüyorum " diyerek kandırdığı 19 yaşındaki Raphael Varane ve onla usta çırak ilişkisi oluşturan Carvalho ile tandemi oluşturdu. Her geçen sezon performansı düşen Raul Albiol ,genç Fransıza forma savaşında mağlup oldu.

  Şampiyonlar Ligi ile birlikte elde kalan 2 gerçekçi hedeften biri olan Copa Del Rey 'de rakip Barcelona olunca şahsen ben bu maçta Real Madrid'e hiç şans tanımıyordum. Mourinho faktörüne rağmen bu sezon sadece 1 maç kaybetmiş Barcelona karşısında eksikleri olmasına rağmen Mourinho 'nun doğru taktikleriyle gene iyi bir Real Madrid izledik.



   Elde kalan 2 gerçekçi hedeften biriydi Copa Del Rey. Bu nedenle ligde 15 puan farkla önde olan Barcelona'ya oranla daha aç ve daha hırslı bir Real Madrid olmalıydı sahada. Savunmadaki defoyu Mourinho'nun klasikleşmiş ani ön alan baskısı ile kapatmaya çalışan Real Madrid'de defans tandemi de mümkün olduğunca orta sahaya yaklaşıp hem orta sahadan destek alıyor hem de rakibe oranla orta sahada daha kalabalık kalıyorlardı.İlk yarının özellikle ilk 20 dakikalık kısmında bunu başarıyla gerçekleştirdi Real Madrid. Daha Barcelona bu planı paslarıyla bozsa da benim hatırladığım 2 gol pozisyonuna da giren ev sahibi onca eksiğine ve kulüp içi soruna rağmen kimsenin beklemediği kadar iyi bir ilk yarı geçirmiş oldu. Barcelona'nın ise Varane'nin çizgiden çıkardığı top ve Xavi'nin direkten dönen frikiği ile rakip kalede tehlike yarattı.



 İkinci yarıya da fena başlamayan Real Madrid , Benzema ile önemli bir fırsatı daha harcadıktan sonra defans çizgisinin kaybolmasıyla bomboş kalan Fabregas takımını öne geçirdi. 


 Golden sonra 10 dakika oyunun kontrolünü kaybeden Real Madrid dakikalar geçtikçe toparlandı. Mourinho'nun Higuain hamlesi, azalan ön alan baskısını yeniden canlandırdı. Barcelona bu dakikalarda kritik pozisyonları harcadıktan sonra Modric'i de oyuna alan Mourinho orta sahayı yeniden eline almak istedi. Bunda başarılı olduğunu söylemek zor çünkü ikinci yarı pek ortalıklarda gözükmeyen Ronaldo'yu yeterince topla buluşturamadılar .Mesut Özil'in üzerinde de çoğu zaman 3 Barcelona formalı oyuncu çöktü.



  Maçın başından beri Barcelona forvetlere göz açtırmayan, ustası Carvalho'nun hatasını bertaraf ederek çizgiden top çıkaran 19 yaşındaki Varane , ileri çıktığı bir korner ertesinde iyi yükselip takımına beraberliği getirdi. Real Madrid bu golden sonra coşkulu bir biçimde 2.gol için rakip kaleye gitse de sonuç çıkmadı ama eksik kadrosuyla takdiri hak eden bir oyun oynadı. Ve şüphesiz gecenin yıldızı Raphael Varane 'dı.


 Lens'ta oynarken Mourinho'nun ısrarla isteyip kadroya kattığı genç Fransız için transferin ilk günlerinde çok şey söylendi. Ancak muhtemelen dün akşam ki oyunundan sonra artık Varane için söylenenler artık çok farklı olacak. Uzun boyuna rağmen yeterince çabuk oluşu , kademe anlayışındaki başarısı ve soğukkanlılığı . Varane herkes gibi benim gözümde de Fernando Hierro'nun  varisi olma yolunda ilerliyor.