31 Ekim 2011 Pazartesi

Aslan'ın " Has'ı " !


 Bugün bir gazetedeki başlık beni çok etkiledi sabah sabah." 6 sakat oyuncun varsa,zorlu bir deplasmana gidiyorsan ve mutlaka kazanman gerekiyorsa; Ruhunu Ortaya Koy".
 Gerçekten de Galatasaray ruhunu ortaya koyarak oynadı.Sadece motivasyon olan bir takım dışında yavaş yavaş sahada ne yaptığını bilen bir takım olmaya başladı Galatasaray.

 Son 2 yıldır ciddi bir deplasman fobisi ortaya çıkan Galatasaray Kadir Has Stadında Kayserispor gibi iyi futbol oynayan bir takımı yenmesi,takım için,taraftar için ve rakiplere gözdağı vermek için de mesaj maçı niteliğindeydi.İlk yarısında oyunun kontrolünü genellikle elinde tutan Galatasaray'da Riera'nın bu maçtaki biraz kıpırdanması Galatasaray'ın rakip kaledeki üretkenliğini doğrudan olumlu yönde etkiledi.Uzun süre sonra sakatlıklardan dolayı kendini bir anda ilk 11 de bulan Ayhan'da aslında sezon boyunca tecrübesinden ve mücadelesinden yararlanılması gerektiğini vurgulayan bir oyun ortaya koydu.Elmander yine çok çalışkandı.Ve birde gol atarak bu mücadelesini süsledi .

 İkinci yarıda ise Galatasaray arkaya fazla yaslanınca Amrabat gibi bir isme sahip ev sahibi Kayserispor Galatasaray'ın üstüne korkusuzca gelmeye başladı.Eboue'den kendini kurtarıp orta saha ile forvet arasına sızan Amrabat Galatasaray kalesinde oluşan tehlikelerin baş mimarıydı hep.Tabi Galatasaray'ın bu kadar geriye yaslanmasında ilk yarıda Ayhan'la çok iyi anlaşan Yekta'nın sakatlanıp yerini Aydın'a bırakmasının da etkisi büyük.Aydın'ın girişi ile daha yumuşak bir orta sahası olan Galatasaray'da ileride baskı yapan oyuncularda bu yumuşaklıktan fazlasıyla yoruldular.Ancak Selçuk'un köşeye bıraktığı şık vuruş Kayserispor'un ipini çekmiş oldu.


Ujfalusi-Semih tandemi çok hoşuma gitti.Servet ve Gökhan Zan gibi aynı tip iki stoperden en kötü birine yol verilmeli artık.Semih Kaya dün bence kazanıldı ve daha da kazanılmalı.Çünkü son derece düzgün bir ayak ve fena olmayan bir çabukluk.Yanında tecrübeli Ujfalusi ile sağlam bir görüntü verebilirler.

Riera ve Eboue'nin sorumluluk alıp biraz kıpırdanmaları bugün bir diğer olumlu gelişme.

Ayhan kendisine küfredenleri bugün utandırdı.

Elmander ise çalışkanlığın İsveç'cesi gibi.40 derece ateşle bu mücadele gerçekten harika.Kısacası Galatasaray becerisinin ve taktiğinin yanında Ruhunu da Ortaya Koymaya başladı.

28 Ekim 2011 Cuma

Galatasaray Kötü ; Hakemler Daha da Kötü


 Futbol kişiliğim olarak hakemlere pek sallamak hoşuma gitmez.Ancak Galatasaray'ın bu sezon hakemlerden dolayı başı bir hayli belada.Gaziantepspor maçı ise tam bir faciaydı.Abdullah Yılmaz Galatasaray'ı resmen katletti.

 Teknik anlamda bakmak gerekirse erken golün getirdiği moral ve özgüvenle 30 dakika oyunu kontrolüne alana Galatasaray ve yine erken golün etkisiyle 30.dakikaya kadar kendine gelemeyen Gaziantepspor.Ta ki beraberlik golü ve hakem fiyaskosuna kadar.Galatasaray'ın Arena'nın çimlerine 2 kurban verdiği , hakem fiyaskosundan 10 kişi kaldığı maçın ilk yarısını 2-1 geride kapatması tüm oyun planları ve taktiklerin çöpe atılması anlamına geliyordu.

 Bu durum içinde Galatasaray'ın bir takım karakteri ortaya koyup bunu taraftarıyla sentezleyerek insanüstü bir mücadele ortaya çıkarması gerekiyordu.Sarı kırmızılılar bunu başardı.2-2 'yi buldu.Bulmuştu ancak hakem fiyaskoları devam ediyordu.Devam etti de.Aslında takımın agresif ismi olan ancak bu sene şu ana kadar son derece sakin bir görüntü çizen Sabri'yi de çileden çıkaran "hakem" Galatasaray'ı 9 kişi bırakarak Gaziantepspor'a ufak bir iteklemeyle 3 puan şansı tanıdı.Gaziantepspor'un galibiyetine gölge düşürmek istemiyorum ancak gecenin alkışlanacak tek ismi hakem Abdullah Yılmaz ve yardımcılarıydı.

  Maç Kaybedildi , Fakat Gelecek ...

Galatasaray ilk yarısında zorunlu iki değişiklik yapıp,10 kişi kaldığı ve 2-1 yenik girdiği 2-1 ikinci yarıya Nike reklamındaki gibi ruhunu,karakterini ortaya koyarak başladı.Hakem engellmesine takıldı.Ve ağır bir yara aldı evinde.

Evet hem de çok ağır bir yara.Ancak bu maçtaki mücadele en son 2008 yılındaki şampiyonlukta önemli viraj olan  Gençlerbirliği deplasmanında, Ankara 19 Mayıs Stadındaki çamurlu zeminde görmüştük bu mücadeleyi.
Galatasaray bugün kaybetti.Ancak Fatih Terim ve yardımcılarının da farkında olması gereken şey takım ruhu ve mücadele.Her türlü zorluğa karşı Arena'daki bu mücadele ilerisi için çok ama çok ışık verici.





23 Ekim 2011 Pazar

Bu Gurur Senin Javi Varas



Bu sene oynadığı futbolu beğenmediğim Barcelona,Nou Camp'ta Sevilla'ya daha doğrusu Javi Varas'a tosladı.Maç boyunca kalesini gole kapamasının dışında 90+3'deki haksız penaltıyı da kurtarmak ilahi adalet kavramının ölmediğini bize gösterdi.

Sezon önce Real Madrid'le oynanan Süper Kupa maçlarının ikisinde de hiç ama hiç beğenmediğim bir Barcelona vardı sahada.Jose Mourinho ve dolaylı olarak Real Madrid sempatim belki bu maçlarda kupayı hak eden tarafın Real Madrid olduğunu söylememde etkili olabilir.Ancak Nou Camp'ta rakibinden daha çok gol pozisyonuna girip,ikinci yarıda da tam 20 dakika Barcelona'yı yarı sahasına kitleyen bir Real Madrid kupayı daha çok hak eden taraftı.

Dün gece de yine Barcelona evinde olması sebebiyle "ben bu maçı öyle yada böyle alırım" diye oynayınca ilk yarıda fazla pozisyon üretemedi.Dakikalar ilerledikçe de Barcelona'lı oyuncuların suratlarının düştüğünü gördük.90 dakika mükemmel bir performans ortaya koyan Javi Varas penaltıyı ,hem de Messi'nin penaltısını kurtararak takımına hak ettiği 1 puanı getirdi.



Penaltı kararıyla ortalık karıştı.Fabregas ve Kanoute arasındaki gerginlik sonucu Kanoute kırmızı kartla oyun dışı kaldı.


Fabregas'ın Kanoute'ye ırkçı söylemlerde bulunduğu söyleniyor.


Sakinliği ile tanınan Kanoute'yi bu halde görmek açıkcası bende de Fabregas'ın ve Barcelona'lıların ırkçı söylemlerinin olduğu kanaatini doğurdu.


21 Ekim 2011 Cuma

Haftanın İyisi,Kötüsü ve Çirkini

İyi,Kötü,Çirkin :  TRABZONSPOR

Şampiyonlar Liginde mücadele eden temsilcimiz Moskovada "buz tuttu".Maça iyi başlayıp pozisyonlar bulması maçın devamı açısından hepimizin iştahını kabartırken ev sahibi ekibin kalemize geldiği ilk tehlikeli pozisyonda Wagner Love ve Doumbia'nın iyi anlaşması sonucu geri düştük.O golden sonrada kendimize gelmemiz kolay olmadı zaten oyun içinde.Tam toparlandık,gol geliyor mu derken fark ikiye çıktı.Son sözü de Doumbia söyleyip iyi başlayıp,kötü götürdüğü maçta Trabzonspor'u çirkinleştiren isim oldu.Şampiyonlar Ligi'ne de İnter deplasmanındaki 3 puan ile iyi başlayan bordo mavililer,Lille ile sahasında yenişemeyip,Moskova'dan da eli boş dönerek İyi-Kötü-Çirkin üçlemesine performans olarak da uyum gösterdi.

Bana kalırsa Lille'in Hazard ve Sow gibi kaliteli ayakları olsada ,Fransa Liginde geçtiğimiz sezonu mumla arayan Lille karşısında 3 puanı alması gerekirdi.İnter maçındaki 3 puanı bir galibiyet anlamlandırabilirdi bana kalırsa.Cska Moskova yenilgisi ise işin çirkin kısmı oldu maalesef.

Haftanın Kötüsü ve Çirkini:  Beşiktaş

Uefa Avrupa Ligin'deki temsilcimiz deplasman fakiri moduna girdi diyebiliriz.Geçtiğimiz sezondan beri süre gelen bu sezonda devam eden deplasman fobisi,son 4 resmi maçta gol atamayan Beşiktaş'ta tavan yapmış durumda.Bunda kuşkusuz takım içindeki dayanışmanın neredeyse olmaması,Carvalhal'ın hataları ve herşeyden önce yönetimin takımı elde dinamitlerle yönetmesi.

Simao,Guti,Ernst,Quaresma,Almeida gibi yıldızlardan bu kadar düşük verim almak çok ama çok üzücü.Benim inandığım bir görüş var.Eğer Avrupa'da başarılı olan ve çizgisini koruyan bir futbolcu sebepsiz nedensiz Türkiye'ye geliyorsa bence buraya gelmesindeki tek gayesi biraz dinlenip,tatil moduna girmek.Bu tezimi doğrulayan açıklama geçtiğimiz günlerde İstanbul B.Belediye futbolcusu Webo'dan geldi.Webo;Türkiye'deki futbolda bir nebze olsun dinlenebileceğini düşündüğünü ,ancak burada daha çok mücadele olduğunu belirtti.Simao da aynı hesap.Ama Simao fiziği ile değilde tekniği ile oynayan bir oyuncu olduğu için geldiği günden bu yana Beşiktaş'a neredeyse hiç bir şey veremedi.

Quaresma zorluyor,didiniyor ama eski günlerindeki formundan uzakta olduğu için tek başına hiçbir şey başaramıyor.Guti ,Bar-Club takılırken Beşiktaş acaba Kiev'den 1 puanı getiriyor mu derken son dakikada Beşiktaş'ın kalesini o ana dek koruyan ilahlar ve şans melekleri  Kiev'in yanına geçince Dynamo Kiev bana kalırsa hakkını ancak 90+3 de alabildi.Cenk başarılı bir performans gösterdi.Ancak Maccabi takımı Dynamo Kiev'e bu kadar az pozisyon verirken Beşiktaş'ın bu denli başarısız olması ilerleyen günlerin hep sportif hem de takım içi bütünleşme anlamında siyah-beyazlılar'ı çok daha zorlu bir sürecin beklediğini gösteriyor.




17 Ekim 2011 Pazartesi

İki Kişinin Attığı Gol Değildir !


İki kişinin attığı gol değildir !


Akşam akşam güldürdü beni.Yapanın eline sağlık.

Amrabat ve Çetesi


Ligin başından beri oynadığı futbol zevk vermiyordu Beşiktaş'ın.Zevk vermesini de geçtim gelecek için korkutuyordu Beşiktaş'lıları.Eskişehirspor yenilgisi,Ankaragücü gibi sorunlarla boğuşan bir takıma İnönü'de çok zorlanması,Bursa deplasmanından son 3 dakikada mucizevi bir geri dönüşle kazanması,Antalyaspor önünde İnönü'de son 15 dakika  Jose Mourinho'nun deyimiyle " Kalelerinin önüne otobüs parketmeleri ".Ve İnönü'de düştü sonunda.Kayserispor önemli bir galibiyet aldı İnönü Stadında.Pardon Fi-Yapı İnönü.

Kayserispor Amrabat önderliğinde ilk golde tam 20 pas yaparak Barcelona vari bir gole imza attı.Neredeyse sıfıra yakın pozisyonla mücadele eden Beşiktaş'ta bu kısırlıkta maçı kazanması için son kalesi duran toplardı.Ancak Carvalhal'ın ekibi duran toplarda da Guti,Fernandes,Quaresma , Simao gibi kaliteli isimleri olmasına rağmen istediklerini gerçekleştiremeyince Amrabat ve Çetesi ,Kayserispor İnönü'den zaferle ayrıldı.

Simao'nun sezon başından beri hiç bir şey katmadığı Beşiktaş'ta Alves'in ne zaman oynayacağı ise merak konusu şahsım adına.Yanılmıyorsam 3 Milyon Euro verilen bu oyuncuyu Beşiktaş oynatmayacaksa niye bu kadar para verdi ?

Maçla ilgili aklımda kalan en önemli şey ise Amrabat'ın performansı.Geçen sezondan da takip ettiğim biri isimdi ama bu sezon özellikle son maçlarda ,ki bu maçlar Kayserispor'un çıkış maçları Amrabat mükemmel oynuyor.Bu ve bu tarz oyuncuyu bulamayıp ,gidip Mendes'in bataklığından Alves'leri ,Edu'ları çıkarmak büyük beceri.

Ve geçmiş olsun İbrahim Toraman.Girdiği hava topu mücadelesi sonucu burnu kırılan İbrahim Toraman'ı ,burnu kırılan biri olarak benden daha iyi anlayan yoktur sanırım.Çok acı veren ve zor bir durum.Ama İbrahim Toraman gibi azimli bir futbolcunun bunun da üstesinden geleceğine eminim.Tekrardan geçmiş olsun İbrahim Toraman'a.

Son olarak ise Beşiktaş'ın düştüğü bataklığa dikkat çekmek istiyorum.Eskişehir'de düzenlenen Basketbol Spor Toto Türkiye Kupası grup maçlarında izleme fırsatı bulduğum Beşiktaş'ta 3 maçtan sonrada taraftarlar tarafından formalarını atmaları istenen basketbolcular , "hayır,yasak" işaretleri yapmışlardı. Meğersem durum çok ama çok vahimmiş.Beşiktaş'lı arkadaşlarım bana, Beşiktaş'ın borcunun 300 Milyon Doları aştığını,altyapının bittiğini,bazı amatör şubelerde aynı formalar defalarca yıkanıp giyiliyormuş.Muhtemelen formaları taraftara atmamalarının nedeni de budur.


 Jorge Mendes'in bataklığına düşmüş Beşiktaş, durmadan har vurup harman savurmada,Nba'den yıldız oyuncular getirip 2 gün sonra parasızlıktan oyuncuları kaçırmayı göze alıp ,şov peşinde koşmakta.

Bir Nöbetçi Golcü mü Doğuyor ?



 Son yıllarda Fenerbahçe ve Semih Şentürk ile dillere pelesenk olan "Nöbetçi Golcü" deyimi , şimdi de Milan Baros ile gücüne güç katıyor.Karabük ve Ankaragücü deplasmanlarında sonradan oyuna girip penaltı yaptıran Milan Baros yeni imajıyla Bursaspor karşısında da nöbetçi golcü özelliğinin bir başka literatürünü sunup,mükemmel hazırlanan bir gole imza attı.Ve bence Fatih Terim'e de 4-4-2'ye dönmesi gerektiğinin uyarısını yaptı.

Galatasaray maç boyunca aslında 2 net gol pozisyonu yakaladı.Diğer maçlarda da olduğu gibi girilen gol pozisyonlarını gole çevirip sonuca gitti.İkinci yarıda Bursaspor oyunu bir hayli dengeledi.Galatasaray kalesinde tehlikeler de yarattı.Ancak golü Sercan'ın saçmalaması ile bulabildiler.

Özellikle ilk yarıda Galatasaray yine maça istekli ve coşkulu başlamasıyla rakip kalede etkin olacağının sinyalini verdi.Engin Baytar'ın rakip kaleyi zorlamasıyla pozisyonlar olmasada pozisyoncuklar yakalamaya başladı.Önce sol tarafta Riera,Hakan Balta'nın bindirmesini ödüllendirip güzel bir pasla pozisyonun ilk hamlesini yaptı.Hakan'ın ortasına ise Kazım iyi zamanlamasıyla eşlik etseydi Galatasaray gol o pozisyonda bulacaktı.Daha sonra ise Engin Baytar'ın rakip ceza sahasına yaklaştığı andan itibaren gole yaklaştığı hissedilen Galatasaray ,gole yine Engin'in rakip kaleyi zorlamasıyla buldu.Elmander Engin'in pasını iyi değerlendirdi.Burada muhtemelen Selçuk İnan ve Engin Baytar'ın rakip kaleyi zorlaması Galatasaray adına sevindirici.Zira bunun dışında üretkenlik konusunda sıkıntı yaşıyor sarı kırmızılılar.
Fatih Terim her ne kadar Engin Baytar'a top rakipteyken orta sahada 5'li kalalım dese de Engin'in bu tarz çıkışlarının Galatasaray ataklarını rahatlatacağı kesin.

Engin ve Kazım'ın,konser verilen,üstüne 2 tane de ard arda milli maç oynatılan ve biz yaptık paşa paşa da istediğimizde kullanırız denilen TT Arena'nın zeminine kurban gitmesiyle oyun özellikle ikinci yarıda önce orta sahada kör dövüşüne sonra da tamamen Bursaspor lehine döndü.Tagoe ve İnsua değişiklikleri Galatasaray savunmasını bir hayli yıprattı.Ujfalusi'nin kayarak yaptığı müdahale ile gole yaklaşan Bursaspor,golü eski oyuncusu Sercan Yıldırım'ın saçmalaması sonucu kazandıkları kornerden buldu.

Fatih Terim Riera - Baros değişikliği yaparak 3 puanı çok istediğini gösterdi bana kalırsa.Ve Galatasaray 2'si net olmak üzere birde Sercan ile 3'lü forvete döndü.Mükemmel hazırlanan gol ile morali bozuk olan Milan Baros Arena'yı sevince boğdu.Ve en önemlisi Galatasaray ligin iyi kadrolarından birini yenmiş oldu.Zira Bursaspor takımına hem Ertuğrul Sağlam hem de kazandıkları şampiyonluktan dolayı fazlasıyla saygı duyuyor ,5.büyük diye görmesem de aşağıdaki takımların ağası olarak görüyorum. 


Anıl Yazar



16 Ekim 2011 Pazar

YAŞA,VAROL ENGELSİZ ASLANLAR



                                                                  Sarı Kırmızılılar 3.kez Dünya Şampiyonu


Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Japonya'da düzenlenen Kıtalararası Turnuva ''Kitakyushu Cup'' finalinde, ev sahibi ülkenin takımın Miyagi Max'ı 68-51 yenerek, şampiyon oldu.
Daha önce bu kupayı 2008 ve 2009 yıllarında 2 kez kazanan Sarı Kırmızılılar, 3.kez kupayı müzesine götürerek bir kez daha  Dünya Şampiyonu oldu.


Bende bir Galatasaray'lı olarak Engelsiz Aslanların bu başarısına söyleyecek söz bulamıyorum.Bana kalırsa 2000 yılında Uefa ve Uefa Süper Kupasını kazanan Futbol takımı kadrosu ile Engelsiz Aslanlar kulüp tarihinin unutulmayacak kadroları arasına adlarını çoktan yazdırdılar.






13 Ekim 2011 Perşembe

Hedef-Sonuç İlişkisi ve Hırvatistan Sorunsalı

Hiddink Milli Takımımızın başına geçtiğinde ondan herkes gibi bende çok şey beklemiştim.Ama Almanya ile aynı grupta yer aldığımızı düşündüğümüzde, Hiddink'ten daha çok takımın futbolunu üst seviyelere çıkarmasını istemiştim ve aslında istemiştik millet olarak.Almanya'nın rahatça birinci olacağını biliyorduk.Çünkü disiplin abidesi Almanlar'la uğraşmak hiç ama hiç kolay değildi.Ama işin diğer tarafına baktığımızda oyun olarak Milli Takımımızın bulunduğu nokta pek de iç açıcı değil maalesef.Özellikle içerde çok zorlanarak kazandığımız Kazakistan ve Azerbaycan maçlarıyla durumun vehameti daha da ortaya çıkıyor maalesef.



Grupta "kim ikinci olmalıydı" ,"kim daha çok hakediyordu ikinciliği" diye sorduğumuzda bana kalırsa tartışmasız ikinciliği biz hakediyorduk.Bunun en açık göstergesi ise grupta direk çekiştiğimiz Belçika'yı içerde yenip,dışarıda 1 puan almayı başardık.Aynı şekilde grubun diğer önemli takımı Avusturya'yı da içeride yenip,deplasmanda da 1 puan çıkarmasını bildik.Hatta 90.dakikada 3 puanı avuçlarımıza vermişlerdi ancak Arda penaltıyı değerlendiremedi.

Yukarıda anlattığım hoş detaylar haricinde maalesef grup serüvenimizin kötü tarafları da var.Azerbaycan'a deplasmanda mağlup olmamız gibi.Ve ayrıca ne kadar 3 puanı alsakta Kazakistan'ı ve Azerbaycan'a karşı evimizde çok zorlanmamız.
 Özellikle bu karşılaşmalarda oyuncularımızın birbirinden kopuk oynaması,zaten kapanmaya ve 1 puana razı iki takımın ekmeğine yağ sürdü.Her iki maçta da sahada özellikle hücum anlamında birbirinden çok kopuk ve yardımsız oynayıp,orta saha oyuncularımız rakip ceza sahasına neredeyse hiç yaklaşmayınca Burak Yılmaz rakip stoperlerle tek başına boğuşmak durumunda kaldı.İki maçta da geçen sezon Trabzonspor'dan alışkanlıklarını sürdüren Selçuk İnan ve Burak Yılmaz işbirliği bize bu karşılaşmalarda en azından skoru ve puanları getirdi.


Bundan sonra ise Play-Off'ta daha sert bir kaya gelicek karşımıza.Hırvatistan.İlk bakışta Yunanistan'ın ardından ikinci olmaları Hırvatistan'da da bize benzer sıkıntılar olduğunu gösterebilir.Ancak  Hırvatistan takımında çok ama çok tehlikeli isimler yer alıyor.Ve herşeydan önemlisi Euro 2008'te büyük hayal kırıklığı ile elenselerde Slaven Bilic ile yol devam etmeleri teknik anlamda bir istikrarın olduğunu gösteriyor.Yani 3 yıldır takımın başındaki Bilic, muhtemelen Hiddink'in bizim Milli Takımımıza geldiği günden bu yana oturtamadığı sistemi,iyi veya kötü ,yanlışlarıyla veya doğrularıyla oturtmuş durumda.Bu bizim için büyük dezavantaj olabilir.Tabi birde Hırvatlar bu eşleşmeye Euro 2008'in rövanşı gözüyle de bakarlarsa deplasmanda oynayacağımız maçta işimiz daha da zor olacaktır.

                                                                                                                                          Anıl Yazar 


8 Ekim 2011 Cumartesi

Ben Almanya'yı Yenebilme İhtimalini Sevdim , Hatta Puan Alma İhtimalini



 Sorun yok,hala sürücü koltuğundayız diyen Guuuuuuuuuuus Hiddink'e artık tahammül edemiyorum.Azerbaycan'a Bakü'de kaybettiğimiz maç ,içerde sidik zoruyla kazandığımız Kazakistan maçları gösteriyor ki Hiddink bu takıma bırakın bir arpa boyu yol aldırmayı,mental anlamda dahada gerilere götürmüş.Üstelik Euro 2008'deki kadromuza baktığımızda bugünkü kadromuz daha alternatifli ve geniş iken hemde.Eminim şu an Azeri kardeşlerimiz bizi üzmez diyen milyonlarca insan var Türkiyede.Son maç Azerbaycan'la değilde Avusturya ile olsaydı yine aynı sözleri söyleyebilir miydi milyonlarca insan acaba?


Oyun olarak maçın başında yakaladığımız iki net gol pozisyonu hariç sıfır üretkenlik,düşük konsantrasyon ve sürekli kaybedilen ikili mücadeleler.Almanlar bizi amiyane tabirle bi taraflarını sallaya sallaya yendiler.İsteseler şu kadrolarıyla bile 5-6 gol rahat yapabilirlerdi.Mesut ve Klose'nin de oynatılmaması Löw tarafından bize geçilmiş büyük bir kıyaktır bence.

Şimdi son maçta Almanların en azından evinde Belçika'ya kaybetmemesini isteyeceğiz ve bekleyeceğiz.Bir de üstüne Azeriler'i yenersek işte o zaman Hiddink'i omuzlara alma vaktidir ey Türk.



Bu son fotoğrafta bizim medyaya gelsin.Maç günü tam 4 gazete okudum.Ve hepsinde de sanki 1.sınıf futbol ülkesiymişiz gibi manşetler vardı.Kısacası onlar Almanya'yı yenebilme, hatta puan alma ihtimallerini sevmişlerdi herşeyden önce.Kısacası baya bir hayal aleminde yaşıyorlardı.Ama gerçeklerle yüzleşmek acıdır.


                                                                                                                                    Anıl Yazar

4 Ekim 2011 Salı

Galatasaray'ın 5 Haftalık Karnesi

Felipe Melo 5 haftada taraftarın gönlünü kazanmayı başardı.

Ligde yavaş yavaş ağırlığını hissetirmeye başlayan Fatih Terim'in talebeleri için 5 haftalık karneleri iyi diyebiliriz.3 galibiyet,1 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldılar.Oyun olarak bakıldığında ise her geçen hafta az uz da olsa bir çıkış eğrisi yakaladılar.

Engin Baytar ve Kazım gibi "arıza" adamlar kendilerini oyuna vermeye başladılar herşeyden önce.Fatih Terim, bu iki isme hemen etki etmiş.Selçuk İnan ise orta sahanın beyni konumunda gözüküyor.Pasları dışında,oyunu toplu ve topsuz olarak yönlendirdiğini görüyorum.

Felipe Melo ise joker konumunda.Zaman zaman rakip kalede fırsatçılığıyla gol koklarken,zaman zamanda savunma derinliğine kadar inip Ujfalusi ile birlikte birer sigorta görevi görüyorlar.

Kadro derinliği de fena sayılmaz.Bir maç önce Arena'daki Eskişehirspor maçında Milan Baros,Sercan Yıldırım gibi oyuncuları kulübede görmek muhtemelen Galatasaray'lıları en çok hoşuna giden olaydır.

Kaleci Muslera ise Avrupa'nın en gözde kalecilerinden.Galatasaray alabileceği mevcut kaleciler içinde en iyisini ve herşeyden önemlisi en gelecek vaad edenini aldı.Şu anda Uruguay Milli Takımı 'nda  bu yaz yaptıklarıyla Muslera taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmış bir kaleci.Tabi elleri küçükmüş öyle bir rivayet var.Ama ellerinin küçüklüğünden çok yüreğinin büyüklüğü Fatih Terim gibi bir hoca için en önemli kıstastır bence.

Riera,Elmander gibi isimlere gelince.Potansiyelli oyuncular ancak henüz somut bir etki yarattıklarını göremedik.Takım kimyasına uyumlu bir görüntü çizdiler 5 hafta boyunca.Olumlu yada olumsuz bir şey söylemek zor.

Esas Galatasaray'ı kuşkusuz büyük maçlarda,derbilerde izleyeceğiz.Ancak bu karşılaşmalardan sonra Fatih Terim'in bu takıma kattıkları ve bu takıma aldırdığı yolu enine boyuna tartışabileceğiz.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Merhaba Blog Dünyası

Bu blogu açmakta geç kaldığım için üzgün aslında.Üç senedir internetteki sitelerde maç yorumları yazsam da keşke bu blogu daha önce açsaydım diye de dertlenmedim değil hani.Ama kısmet bugüneymiş.Blog dünyasının çok ama çok önemli kazandığı bir dönemde hele de futbol blogger'larının medyaya adım attığı bu devirde benim bu blog'daki performansımın da  geleceğim için belirleyici olacağı kesin.

Çakma Mourinho olayına gelince;hakkımda kısmında da belirttiğim gibi bu dünyada iki tip teknik direktör vardır diyeyim.Mourinho ve diğerleri.Varın siz anlayın bendeki Mou hayranlığını.

Umarım benim blogumda takip edilir yazdıklarım taraflı-tarafsız herkes tarafından takip edilir ve umarım bende diğer bloggerlar gibi daha büyük hedefler için yazabilirim.

Anıl Yazar